Yaman, Sezin Öner
Loading...
Name Variants
S. Ö. Yaman
Yaman, Sezin Öner
YAMAN, SEZIN ÖNER
Yaman, S. Ö.
S. Yaman
Yaman, S.
Yaman,Sezin Oner
Yaman, SEZIN ÖNER
Y.,Sezin Oner
Y., Sezin Oner
Sezin Oner Yaman
Sezin Öner YAMAN
Y., Sezin Öner
Yaman,S.O.
Yaman,S.Ö.
Sezin Oner, Yaman
YAMAN, Sezin Öner
SEZIN ÖNER YAMAN
Sezin Öner Yaman
Yaman, Sezin Oner
Oner, Sezin
Öner, Sezin
Öner, S.
Oener, Sezin
Öner, Sezin
Yaman, Sezin Öner
YAMAN, SEZIN ÖNER
Yaman, S. Ö.
S. Yaman
Yaman, S.
Yaman,Sezin Oner
Yaman, SEZIN ÖNER
Y.,Sezin Oner
Y., Sezin Oner
Sezin Oner Yaman
Sezin Öner YAMAN
Y., Sezin Öner
Yaman,S.O.
Yaman,S.Ö.
Sezin Oner, Yaman
YAMAN, Sezin Öner
SEZIN ÖNER YAMAN
Sezin Öner Yaman
Yaman, Sezin Oner
Oner, Sezin
Öner, Sezin
Öner, S.
Oener, Sezin
Öner, Sezin
Job Title
Doç. Dr.
Email Address
sezin.oner@khas.edu.tr
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output
22
Articles
16
Citation Count
0
Supervised Theses
3
21 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 10 of 21
Article Citation Count: 3Spontaneous Past and Future Thinking About the COVID-19 Pandemic Across 14 Countries: Effects of Individual and Country-Level COVID-19 Impact Indicators(Amer Psychological Assoc, 2022) Cole, Scott N.; Markostamou, Ioanna; Watson, Lynn Ann; Barzykowski, Krystian; Ergen, Irem; Taylor, Andrea; Oner, SezinIn 2020, the world was amid a global health crisis-the COVID-19 pandemic. Nations had varying levels of morbidity and mortality and adopted different measures to prevent the spread of infection. Effects of the pandemic on spontaneous (rather than voluntary) past and future thoughts remain unexplored. Here, we report data from a multicountry online study examining how both country- and individual-level factors are associated with this core aspect of human cognition. Results showed that national (stringency of measures) and individual (attention to COVID-related information and worry) factors separately and jointly predicted the frequency of people's pandemic-related spontaneous thoughts. Additionally, no typical positivity biases were found, as both past and future spontaneous thoughts had a negative emotional valence. This large-scale multinational study provides novel insights toward better understanding the emergence and qualities of spontaneous past and future thoughts. Findings are discussed in terms of the determinants and functions of spontaneous thought. General Audience Summary The COVID-19 pandemic was a global phenomenon; people in countries across the world experienced the pandemic similarly, but did it affect the way we perceived the past and future? This study reports whether and how people experienced spontaneous thoughts about the past and future of the pandemic-that is, images of the past or future that appear in mind without warning and with little effort (e.g., remembering a recent lockdown or imagining a future announcement)-during the pandemic's first wave. Spontaneous past and future thoughts are important in daily life and can indicate poor mental health when negative in nature. Here, for the first time, we asked people from 14 different countries across four continents to report the frequency and emotional characteristics of their spontaneous past and future pandemic-related thoughts in the first wave of the pandemic. The study showed that the national context (in particular, COVID regulations) predicted the frequency of people's spontaneous thoughts about the pandemic. Emotional aspects of these thoughts were predicted by individual factors such as isolation, worry, attention to COVID-related information, and impact of COVID-19 on everyday life, in addition to national factors. Finally, in contrast to previous research showing a positive bias, which is thought to be beneficial, past and future spontaneous pandemic-related thoughts had a negative emotional tone. This study allowed us to demonstrate that the tendency to experience spontaneous thoughts about an ongoing international event can be predicted by societal context, which may be valuable for examining the social predictors of spontaneous emotional thoughts about the past and future. The study also characterized the negative tone of past and future spontaneous thoughts about the pandemic, and future studies will be needed to examine the longer term consequences of these effects.review-article.listelement.badge Citation Count: 0Otobiyografik Hatırlamada Duygu Yoğunluğu ve Duygu Değerliği(2021) Öner, SezinBu derleme çalışması duygu yoğunluğu ve duygu değerliği gibi duygu bileşenlerinin olayların erişilebilirliği ve hatırlama özellikleri çerçevesinde teorik yaklaşımlar ve ampirik bulgular ışığında değerlendirmeye odaklanmaktadır. Bu bağlamda farklı otobiyografik belleğin fenomenolojik özellikleri dışında flaş bellek, travma sonrası stres bozukluğu ve duygudurum bozuklukları ele alınmakta ve duygu bileşenlerinin etkisi davranışsal ve beyin görüntüleme çalışmaları çerçevesinde tartışılmaktadır. Literatürdeki bulgulardan yola çıkarak gelecek çalışmalar için yoğunluk ve değerlik gibi duygu bileşenlerinin otobiyografik hatırlamadaki rolünü açıklayabilecek alternatif bütüncül bir yaklaşım önerilmektedir.Article Citation Count: 1Lack of bump in public events when recent events prevail(SAGE Publications Ltd, 2023) Öner, S.; Gülgöz, S.Reminiscence bump refers to the increased recall of events from adolescence and early adulthood. It is a robust phenomenon for personal events, while the evidence for the bump has been inconsistent for public events. The present study addressed lifespan distributions of public events in a nationally representative sample of adults (N = 1200) in Turkey. We demonstrated a robust recency effect in the temporal distribution of public event memories. When we examined the bump in the most frequently reported events, the recency effect persisted. The only exception was the bump for the military coup in 1980, a relatively more distant event among the most frequent events. Findings suggested that high-impact events in Turkey’s recent past may overshadow the past events. Inline, we discuss the role of the context and age distribution of the sample to explain the inconsistency in the evidence for the reminiscence bump in public events. © The Author(s) 2022.Master Thesis The Effect of Self-Distancing on Emotion Regulation and Autobiographical Remembering(Kadir Has Üniversitesi, 2023) Dilek, Senanur; Yaman, Sezin ÖnerÇalışmanın temel amacı, farklı stratejilerin (görsel, dilsel), bakış açılarının (kendine odaklı, kendine mesafeli) ve duyguların (üzgün, utanmış) duygu düzenleme ve anı özellikleri üzerindeki etkisini incelemektir. Kendini uzaklaştırma, çeşitli yöntemlerle kişilerin rahatsız edici uyaranlardan geri adım atarak uyguladığı, duyguları düzenlemede kullanılan etkili bir stratejidir. Şöyle ki, görsel ve dilsel stratejinin farklı duyguların olumsuz etkilerini azaltmada yararlı olduğu bulunmuştur. Ancak bu stratejilerin temel ve bilinçli duygular üzerindeki etkisi belirsizliğini korumaktadır. Özellikle görsel stratejinin, çeşitli duyguları kontrol etmede faydalı olan dilsel stratejinin aksine, utanç ve suçluluk gibi duygularda etkili olmadığı görülmüştür. Buna ek olarak, kendini uzaklaştırmanın duygu düzenleme işlevine benzer şekilde, bellek perspektifleri üzerine yapılan çalışmalar, kendi bakış açısından gözlemci bir bakış açısına geçiş yapmanın yeniden yaşama veya canlılık gibi deneyimsel anı özelliklerini azalttığını göstermiştir. Bu nedenle, bu çalışmada stratejilerin etkisinin duygu türüne göre değişmesini bekliyoruz. Daha spesifik olarak, kendi bakış açısından gözlemci bir bakış açısına geçiş yapmanın, görsel stratejide üzüntüye yönelik anı özelliklerini azaltacağını fakat utanç verici anılar için etkili olmayacağını, dilsel stratejide ise her iki duygu için de etkili olacağını tahmin ediyoruz. Katılımcılara (N = 147), atandıkları stratejileri kullanmadan önce ve kullandıktan sonra hafıza özelliklerini puanlamaları talimatı verildi. İlk ve sonraki anı özellikleri arasındaki değişiklik hesapladıktan sonra, sonuçlar anının yaşı ve çözülme durumunun ortak değişken olarak alındığı bir MANCOVA ile analiz edildi. Hipotezimizin aksine, bulgular kendi bakış açısından gözlemci bir bakış açısına geçmenin bellek fenomenolojisi üzerinde etkisi olmadığını ortaya koydu. Beklenmedik bir şekilde, gözlemci bakış açısından kendi bakış açısına geçişin görsel stratejide yeniden yaşama ve canlılık derecelerini artırdığını, dilsel strateji ise azalttığını bulduk. Sonuçları, stratejileri etkileyebilecek olası faktörler ışığında tartıştık ve gelecek çalışmalar için bazı önerilerde bulunduk.Master Thesis Investigating How Unhealthy Snacking Habits Affect Self-Licensing With an Online Daily Diary Study(Kadir Has Üniversitesi, 2020) Sezer, Berke; Öner, SezinBu çalışmanın ana amacı kendine izin vermenin iki türü olan işlevsel ve işlevsiz kendine izin vermenin sağlıksı atıştırma alışkanlığına olan değişiminin incelenmesidir. Daha önceki çalışmalarda artan atıştırmalık tüketimiyle ilişkili bulunan kendine izin verme, tatmin edici davranışlardan önce gerekçeler oluşturmaya vermek olarak tanımlanmıştır. Önceki bir çalışma işlevsel kendine izin vermenin sağlıksız atıştırmalık tüketimini düşürdüğünü bulurken, işlevsiz kendine izin vermenin yükselttiğini bulmuştur. Bu çalışmada, yeni kavramsallaştırılmış bu iki yapının bulgularını tekrarlamayı ve bu bulguların ilişkisini güçlendirebilecek ya da azaltabilecek olası düzenleyici değişkenleri incelemeyi amaçladık. Katılımcılardan (N = 131) bir hafta boyunca her gece gün içerisinde tükettikleri atıştırmalıkları yollamaları istendi. Tahmin edildiği üzere, sonuçlar işlevsiz kendine izin vermenin sağlıksız atıştırmalık tüketimini arttırdığını gösterdi. Bununla birlikte, işlevli kendine izin verme ve sağlıksız atıştırmalık tüketimi arasındaki negatif ilişkiye dair bir sonuç bulamadık. Daha fazlası, hipotez ettiğimiz düzenleyici değişken ilişkileri için de destek verici sonuçlar bulmakta başarısız olduk. Yine de, keşfedici veri analizlerimiz iki ana noktada özetleyebileceğimiz ilginç sonuçlar gösterdi: (a) sağlıksız atıştırmalık tüketme alışkanlığı ve dürtüselliği yüksek olan katılımcılar göndermiş oldukları atıştırmalıklar bireysel olarak incelendiğinde daha yüksek kalorili atıştırmalık tükettiler, (b) sağlıksız atıştırmalık alışkanlığı daha az sağlıklı atıştırmalık tüketimiyle bağlantılı bulundu. Son olarak, sonuçlarımızın kendine izin verme alanyazınına olan katkıları ve ilerde gerçekleştirilebilecek olası çalışmalar tartışıldı. The main purpose of this study is to investigate how two types of self-licensing (functional and dysfunctional self-licensing) are affected by unhealthy snacking habits in the context of snack consumption. Self-licensing, which is found to be associated with higher snack consumption, is the act of using justifications prior to gratifications. Previous research has found that while functional self-licensing decreases unhealthy snack consumption, dysfunctional self-licensing increases the amount of calories taken from unhealthy snacks. In this study, we aimed to replicate the findings of these two newly established constructs and investigate possible moderator variables that may increase or decrease the strength of these associations. Participants (N = 131) were asked to send their snack consumption every night for a week. As predicted, the results suggested that dysfunctional self-licensing predicted higher consumption of unhealthy snacks. However, we found no evidence for the negative relationship between functional self-licensing and unhealthy snack consumption. Moreover, we also failed to find supportive results for our hypothesized moderator relationships. Yet, our exploratory analyses showed interesting results that can be summarized as (a) higher unhealthy snacking habits and impulsivity predict higher caloric intake from individual snacks reported, (b) unhealthy snacking habits are associated with less healthy snack consumption. Finally, contribution of our results to the self-licensing literature and possible future studies that can be conducted are discussed.Master Thesis Investigating the Emotion Regulation Function of Episodic Counterfactual Thinking in an Emotional Context(Kadir Has Üniversitesi, 2023) Kurtulmuş, Emine Şeyma Çağlar; Yaman, Sezin ÖnerÇalışmanın ana amacı farklı türdeki karşı-olgusal düşüncelerin (yukarı doğru vs. aşağı doğru) negatif otobiyografik anılara ilişkin olumsuz duyguların düzenlenmesindeki etkisini araştırmaktır. Geçmiş çalışmalar, karşı-olgusal düşüncelerin olumsuz duyguları düzenlemede etkili olduğunu göstermiştir (Roese, 1997). Fakat karşı-olgusal düşünmenin duyguların düzenlenmesindeki etkililiği konusunda bazı tartışmalar vardır (Blix vd., 2016, 2018). Buna göre, çalışmamızda epizodik karşı-olgusal düşüncelerin, özellikle aşağı doğru karşı-olgusal düşüncelerin, otobiyografik bellek ile ilişkin olumsuz duyguları düzenlemede etkili olabileceğini öne sürdük. Ayrıca, pozitif duygusal bir bağlamın, bireye olumlu temsiller sağlayarak karşı-olgusal düşüncenin duygu düzenleme işlevini kolaylaştırabileceğini bekledik. Bu amaçla, ilk aşamada katılımcılar (N = 114) geçmişte yaşadıkları kişilerarası negatif anıyı hatırlayıp, bu anıyı fenomenolojik özellikler açısından değerlendirmiştir. İkinci aşamada, duygu indüksiyon amacıyla bir grup katılımcıya olumlu ruh halini artırmak için pozitif video izletilirken, diğer grup kontrol grubu olup duygu içermeyen bir video izletildi. Deneyin son aşamasında, katılımcılar ilk oturumda anlattıkları negatif anıları için daha iyi bir alternatif senaryo (yukarı doğru) ya da daha kötü bir alternatif senaryo (aşağı doğru) yazmışlardır. Katılımcılar yazmış oldukları karşı-olgusal düşüncelerinin fenomenolojik özelliklerini ve duygu-durumlarını değerlendirdiler. Tahmin edildiği üzere, pozitif video izleyen grubun ruh hallerinde iyileşme görülürken negatif anılarıyla ilişkin olumsuz duyguları azalmıştır. Ancak hipotezlerimize ters olarak, karşı-olgusal düşüncelerin yazılmasından sonra katılımcılar kendilerini daha kötü hissettiler. Bununla birlikte, keşfedici veri analizinin sonuçlarına göre, karşı-olgusal düşüncelerin türünden ziyade (yukarı doğru vs aşağı doğru), fenomenolojik özelliklerinin (duygusal yoğunluk, yeniden yaşama hissi ve görsel imgelem) duygusal deneyimleri etkilediğini bulduk. Son olarak yaptığımız regresyon analizine göre, bireylerin ilk duygu-durumları, ruminasyon seviyeleri, karşı-olgusal düşüncelerin duygu değerliliği ve bu düşünceleri yazarken hissettikleri yeniden yaşam hissinin duygusal deneyimi yordayan değişkenler olarak bulduk. Bulgular ve potansiyel açıklamaları uygun teorik çerçeveler içinde tartışılarak, bu araştırma alanına yeni perspektifler sunulmuştur. Anahtar kelimeler: epizodik karşı-olgusal düşünce, duygu regülasyonu, otobiyografik hatırlama, anı fenomenolojisi, duygudurum, ruminasyon.Article Citation Count: 2Comparison of Earliest and Later Autobiographical Memories in Young and Middle-Aged Adults(Istanbul Univ, 2019) Ece, Berivan; Demiray, Burcu; Öner, Sezin; Gülgöz, SamiThe current study examined earliest memories of young and middle-aged adults in comparison to a recent autobiographical memory and a free-report one from any life phase. These three types of memories were compared in terms of their memory characteristics such as vividness, emotionality. importance, confidence, and rehearsal frequency. A total of 319 young (18-30 years) and 112 middle-aged (40-65 years) adults completed the online survey. Results showed that earliest memories were rated either similar to or lower than later memories in their memory characteristics. More specifically. they received lower ratings than free-report memories in all memory characteristics whereas they did not significantly differ from recent memories only in importance and emotionality. In addition, free-report memories were highest in emotionality, importance and rehearsal frequency whereas recent memories were highest in vividness and confidence ratings. Compared to young adults, middle-aged adults provided higher ratings for all memory characteristics in general, and they further recalled earliest memories from an older age. Finally, the order of reporting the three types of memories (earliest memory first versus recent memory first) was examined with respect to its potential influence on memory characteristics and dating of the recalled memories. Results displayed no significant effect of the reporting order on memory characteristics. Dating of the earliest and free-report memories, however, was significantly affected by the reporting order. The mean age for earliest memories was higher when it was retrieved following the recent memory compared to the reporting order in which earliest memories are retrieved and reported first. Overall, results indicated that earliest memories arc not particularly special compared to later memories (e.g.. free-report memories) in terms of their memory characteristics, and they are vulnerable to experimental manipulation such as changing the reporting order just like other types of autobiographical memories.Review Citation Count: 17Neural Substrates of Cognitive Emotion Regulation: a Brief Review(Taylor & Francis Ltd, 2018) Öner, SezinThe current paper aims to review the recent evidence on the neural correlates of emotion regulation. The review is organized into two main sections. First cognitive models that neuroimaging research is based on are introduced with a specific emphasis on the process-specific explanations of emotion regulation. In the second section neuroimaging research is discussed in line with the evidence from human and nonhuman animals. Existing evidence suggests that regulation of emotions may be achieved either by bottom-up subcortical or top-down frontal mechanisms. The former way acts on the initial phases of emotion generation whereas the latter appears to influence the higher-order structures for cognitive change and modulation of emotional responses. Although there is still an ongoing debate on when the generation stops and regulation starts on the emotion process with respect to neural mechanisms underlying regulatory strategies appear to be more consistent. Potential questions are also addressed for future research to contribute to especially the individual differences adaptive emotion regulation.Article Citation Count: 0Family Reminiscence Scale: a Measure of Early Communicative Context(2020) Öner, Sezin; Ece, Berivan; Gülgöz, SamiWe developed and validated the Family Reminiscence Scale (FARS) in which adults rate their frequency ofreminiscing with their parents about childhood experiences. In three studies, we characterized how FARS wasrelated to adults’ recollections of their earliest memories in different cultural contexts. First, we examined thefactorial structure of FARS and obtained two factors of reminiscing: first-time events and general-recurrent events.In the second study, confirmatory factor analyses were conducted, in which we established measurementinvariance across gender and age groups. In Study 3, we tested the factorial structure of FARS in an Americansample to ensure cross-cultural invariance. We also showed that the two factors were differentially related to thephenomenology of earliest memories in samples from Turkey and United States (Study 2 & Study 3). Overall,FARS was found to be reliable and valid to measure for adult samples to assess the quality of the linguistic inputduring childhood. Predictive value of FARS has been shown across different gender, age, and culture groups,underlining the organizational role of the early communicative context in the phenomenology and linguistic styleof adults’ early memories.© 2020 JLLS and the Authors - Published by JLLS.Article Citation Count: 1Toplumsal Olaylara Dair Episodik ve Semantik Bellek Süreçlerinin Heyecanlanma Düzeyi ile İlişkisinin Yaş ve Heyecanın Ölçüm Türü Açısından İncelenmesi(Istanbul Univ, 2020) Ece, Berivan; Öner, Sezin; Gulgoz, SamiThe major aims of the study were to investigate (1) the potential differences in arousal levels for episodic (EM) and semantic memory (SM) processes regarding public events and the comparison of these differences for different age groups, (2) the consistency of self-report versus objective measures of arousal, and (3) phenomenological characteristics of the events as function of memory type and arousal level. The sample consisted of 32 young adults whose ages ranged between 18 and 25 years (M = 20.60, SD = 2.22), 33 middle-aged adults aged between 40 and 55 years (M = 47.32, SD = 6.60), and 30 elderly people aged between 60 and 75 years (M = 69.97, SD = 6.16). Participants were asked to make a remember/know judgment for the 10 public events presented to them. They further answered event-related questions (SM) and questions regarding the context of hearing about the event (EM). Moreover, they reported their arousal level during recall and evaluated each event in terms of phenomenological characteristics such as importance, emotional intensity, and valence. Arousal level was also measured using physiological measurements with the GSR device. Based on self-reports, EM processes were associated with higher arousal levels compared to SM processes whereas the five physiological indicators of arousal displayed different patterns. Both EM and SM performance displayed an increase together with the increasing arousal levels, and young participants displayed higher levels of arousal and faster physiological responses than both middle-aged and elderly adults. When phenomenological characteristics were examined, remembered public events were rated more important, emotionally more intense and more negative than known events. Furthermore, higher arousal levels were associated with higher ratings of emotional intensity, importance and negativity. The reliability of self-reports and the critical role of applying objective measures were discussed together with the findings. Finally, some suggestions were proposed for future research on the basis of the current limitations and results.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »