Çatalkaya, Deniz Ugan2023-10-192023-10-1920231305-2837https://doi.org/10.54752/ct.1325491https://search.trdizin.gov.tr/yayin/detay/1197118https://hdl.handle.net/20.500.12469/4625Çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temellerine yaslanan demokratik toplumda her birey gibi, işçi de ifade özgürlüğüne sahiptir. İfade özgürlüğü kolektif olarak kullanıldığında, örgütlenme özgürlüğü ile iç içe geçmektedir. Örgütlenerek düşüncelerini ifade etmek isteyen bireyler, işçiler olduğunda, bu özgürlükler aynı zamanda sendikal özgürlükler ile de bütünleşmekte, hatta karşılıklı olarak birbirini zenginleştirmektedir. Uluslararası insan hakları belgelerini yorumlayan denetim organlarının kararlarında toplu eylem hakkının gelişimi, bunu kanıtlar niteliktedir. Bugün, ifade özgürlüğünün kolektif olarak kullanılması anlamına gelen toplu eylem hakkının, temel bir insan hakkı olduğu konusunda kuşku bulunmamaktadır. Çalışmamızın ilk bölümünde bu konu üzerinde durulmuştur. İşçinin bu haktan yararlanması, uygulamada, kuşkusuz bazı uyuşmazlıkların doğmasına neden olmuştur. Bu uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması yönündeki zorlu görevi üstlenen yargıç, eyleme başvurmakla izlenen amacın meşruluğunu, eylemin barışçıl niteliğini ve eylemin ölçülülüğünü, kararlarında değerlendirme konusu yapmaktadır. Konuya ilişkin Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararlarının, sözü edilen ölçütlere yaklaşımının irdelendiği ikinci bölümde ise bu uyuşmazlıklar kapsamında, “toplu eylem hakkını kullanmak fesih nedeni olabilir mi?” sorusunun yanıtı aranmıştır.trinfo:eu-repo/semantics/openAccessDemokratik ve Barışçıl Toplu Eylem Hakkının Kullanılması İş Sözleşmesini Fesih Nedeni Olabilir mi Sorusuna Yanıt Arayışı: Yargıtayın Zorlu GöreviArticle2069212078310.54752/ct.132549111971181197118