Securitization of migration by radical right in Europe: The cases of Alternative for Germany and Danish People's Party
Loading...
Date
2019
Authors
Akgül Açıkmeşe, Sinem
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Kadir Has Üniversitesi
Open Access Color
OpenAIRE Downloads
OpenAIRE Views
Abstract
International migration has been one of the most important agenda topics in Europe since the second half of the twentieth century. Especially with the developments of globalization, deterritorialized global markets and, the establishment of the Schengen area, the old assumptions of Westphalian understanding of sovereignty have challenged. With the changing global context, there has been an increasing tendency to look at the issue of international migration from the security lens. Consequently, international migration started to be seen as a security threat to European societies. This perception is gradually constructed by the involvement of multiple actors. Among those actors, radical right parties have become one of the most influential as well as the most benefiting political securitizing agents of the securitization process. Study at hand intends to analyze how radical right parties securitized migration. The Alternative for Germany (AfD) in Germany and the Danish People's Party (DF) in Denmark are selected as case studies. This analysis is conducted by following the main premises of Copenhagen School's securitization theory and its methodology of speech act. The study shows that both AfD and DF presented immigration as an existential threat to the collective identity, culture, and society of each relevant country. Furthermore, each party called for emergency measures that are necessary to be taken. In this context, the analyses show that DF has managed to securitize issues successfully between 2015-2019 whereas AfD's securitization attempt stayed at the level of securitization move.
Uluslararası göç, yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana Avrupa'nın en önemli gündem konularından biri olmuştur. Özellikle küreselleşme, sınırları aşan küresel pazar ve Schengen Bölgesinin kurulması gibi gelişmelerin ortaya çıkmasıyla Vestfalya tipi egemenlik anlayışının eski varsayımlarına meydan okundu. Bu değişen küresel bağlamda, uluslararası göç konusuna güvenlik merceğinden bakma eğilimi giderek artmakta. Bunun sonucunda, uluslararası göç Avrupa toplumları için bir güvenlik tehdidi olarak algılanmaya başlandı. Bu algının inşası, kademeli olarak birden fazla aktörün katılımıyla gerçekleşmektedir. Bu aktörler arasında popülist radikal sağ partiler göçü güvenlikleştirme sürecinin en etkili ve en çok yarar sağlayan politik güvenlikleştirme aktörlerinden biri haline gelmiştir. Bu çalışma, radikal sağ partilerin göçü nasıl güvenlikleştirdiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Almanya'dan Almanya için Alternatif (AfD) ve Danimarka'dan Danimarka Halk Partisi (DF) bu çalışmada örnek olay incelemesi olarak seçilmiştir. Bu analiz, Kopenhag Okulu'nun güvenlikleştirme teorisinin ve söz edimi metodolojisinin ana öncüllerini takip ederek gerçekleştirilmiştir. Çalışmada hem AfD'nin hem de DF'nin göçü kendi ortak kimliklerine, kültürlerine ve toplumlarına karşı bir tehdit olarak ileri sürdükleri görülmüştür. Buna ek olarak, her iki partinin de alınması gereken acil eylemler üzerine çağrılarda bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak bu eylemler ancak ilgili kitlenin bu iddiaları kabul etmesi halinde hayata geçirilebilir. Bu doğrultuda yapılan analizde DF'nin 2015-2019 yılları arasında göç konusunu başarılı bir şekilde güvenlikleştirmeyi başardığı sonucuna ulaşırken AfD örneğinde göçün güvenlikleştirilmesine güvenlik adımı seviyesinde kalmıştır.
Uluslararası göç, yirminci yüzyılın ikinci yarısından bu yana Avrupa'nın en önemli gündem konularından biri olmuştur. Özellikle küreselleşme, sınırları aşan küresel pazar ve Schengen Bölgesinin kurulması gibi gelişmelerin ortaya çıkmasıyla Vestfalya tipi egemenlik anlayışının eski varsayımlarına meydan okundu. Bu değişen küresel bağlamda, uluslararası göç konusuna güvenlik merceğinden bakma eğilimi giderek artmakta. Bunun sonucunda, uluslararası göç Avrupa toplumları için bir güvenlik tehdidi olarak algılanmaya başlandı. Bu algının inşası, kademeli olarak birden fazla aktörün katılımıyla gerçekleşmektedir. Bu aktörler arasında popülist radikal sağ partiler göçü güvenlikleştirme sürecinin en etkili ve en çok yarar sağlayan politik güvenlikleştirme aktörlerinden biri haline gelmiştir. Bu çalışma, radikal sağ partilerin göçü nasıl güvenlikleştirdiğini incelemeyi amaçlamaktadır. Almanya'dan Almanya için Alternatif (AfD) ve Danimarka'dan Danimarka Halk Partisi (DF) bu çalışmada örnek olay incelemesi olarak seçilmiştir. Bu analiz, Kopenhag Okulu'nun güvenlikleştirme teorisinin ve söz edimi metodolojisinin ana öncüllerini takip ederek gerçekleştirilmiştir. Çalışmada hem AfD'nin hem de DF'nin göçü kendi ortak kimliklerine, kültürlerine ve toplumlarına karşı bir tehdit olarak ileri sürdükleri görülmüştür. Buna ek olarak, her iki partinin de alınması gereken acil eylemler üzerine çağrılarda bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak bu eylemler ancak ilgili kitlenin bu iddiaları kabul etmesi halinde hayata geçirilebilir. Bu doğrultuda yapılan analizde DF'nin 2015-2019 yılları arasında göç konusunu başarılı bir şekilde güvenlikleştirmeyi başardığı sonucuna ulaşırken AfD örneğinde göçün güvenlikleştirilmesine güvenlik adımı seviyesinde kalmıştır.
Description
Keywords
Securitization, Güvenlikleştirme