Two feminist utopias: Herland and Woman on the Edge of Time
Loading...
Date
2009
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Kadir Has Üniversitesi
Open Access Color
OpenAIRE Downloads
OpenAIRE Views
Abstract
"Utopia" can be expressed in a variety of ways, but it can simply bedefined as an imaginary world in which people can live happily, peacefully andharmoniously; everyone can lead secure lives without fear of anything. A utopia is avisionary world in which people can have adequate food and shelter; a utopia is afictitious world all the debilitating conditions, ills and faults of the present societies areeliminated. So, this thesis tries to examine utopian writing and the basic characteristicsof utopias in general; it investigates feminist utopias and how women's literary writingproduces visions of the present and the future by analyzing Charlotte Perkins Gilman'sHerland and Marge Piercy's Woman on the Edge of Time. Thomas More's Utopia, asan example written by a man, is also analyzed from feminist perspective, and in this wayfeminist utopias are compared to the traditional utopias. So, how the world is perceivedby the feminist utopia writers are explored from different angles.It is known that utopias are the products of their times like the other literaryworks; thus, it can be said that they are wonderful formats for examining the traditions,customs and ethics of their times. Therefore, feminist utopias, apart from the traditionalutopias, question sex and gender issues, women's place in a patriarchal society, and theyexplore the multiple layers of oppression of women in detail. Moreover, they criticizeand redefine the traditional roles of women as wives and mothers by presentingalternative worlds from feminist perspective.The final point this thesis focuses on is the social and political developmentsbetween the period of the two novels, and in this way it demonstrates that utopias givehope and optimism to the readers, because utopias are powerful tools to criticize the illsof the present time and urge people to work to reach those desired worlds. It shouldn?tbe forgotten that a utopia is a call for change, and therefore,, they awaken the readersand make them aware of the misapplications in their own worlds.
Ütopya sözcüğü çeşitli şekillerde ifade edilebilir, ancak en basit şekli ile ütopya insanların mutlu,huzurlu ve uyum içinde yaşayabidikleri, hiçbir korku duymadan güvenli bir hayat sürebildikleri hayali bir dünyadır. Bu düşsel dünyada insanlar yiyecek ve barınma sorunları ile de karşılaşmazlar. Bu hayal ürünü dünyada, gerçek hayattaki toplumlarda görülen zayıflıklar, aksaklıklar,çirkinlikler ve insanları çaresiz duruma düşüren koşullar tamamıyla ortadan kaldırılmıştır. Bu tez, ütopya yazınını ve ütopyaların temel özelliklerini genel hatları ile incelemeye çalışmakta;Charlotte Perkins Gilman'ın Herland ve Marge Piercy'nin Woman on the Edge of Time adlı eserlerini inceleyerek feminist ütopyaları ve kadınların eserlerinde şimdi ve geleceğe ilişkin nasıl bir dünya düşlediklerini araştırmaktadır. Ayrıca bu tezde, bir erkek tarafından yazılmış ütopya örneği olarak Thomas More'un Ütopya'sı seçilmiş, feminist bakış açısı ile incelenmiş ve bu yolla feminist ütopyalar, erkekler tarafından yazılmış klasik ütopyalarla karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak içinde yaşadığımız dünyanın feminist ütopya yazarları tarafından nasıl algılandığı da bu tezde irdelenmiştir.Bilindiği üzere ütopyalar, diğer edebi eserler gibi, içinde bulundukları zamanın bir ürünüdür; bu nedenle de ütopyaların, o dönemin tüm gelenek, görenek ve etik değerlerini inceleme imkanı veren muhteşem bir platform olduğu söylenebilir. Feminist ütopyalar da klasik ütopyalardan farklı olarak cinsellik,cinsel roller ve cinsel kimlik konularını; ataerkil toplumlar içinde kadınların maruz kaldığı baskıyı çeşitli katmanları ile ele alıp irdelemektedir. Ayrıca feminist ütoptalar, feminist bakış açısı ile alternatif yaşam tarzları sunarak, kadınların eş ve anne olma gibi geleneksel rollerini eleştirmekte ve bunları yeniden yorumlayıp tanımlamaktadır.Tezin üzerinde duracağı son nokta ise iki roman arasındaki dönemde gerçekleşen sosyal ve politik gelişmelerdir. Bu yolla ütopyaların okuyucuya umut ve iyimserlik aşıladığı gösterilmektedir, çünkü ütopyalar mevcut düzenin aksaklıklarını ve hastalıklı yönlerini eleştirmek için güçlü araçlardır ve okuyucuyu arzulanan dünyaya erişebilmek için çalışmaya zorlar. Unutulmamalıdır ki ütopyalar değişim için bir çağrıdır ve bu yüzden, okuyucunun gözlerini açar ve okuyucunun mevcut düzendeki yanlış uygulamaların farkına varmasını sağlar.Funda Şükür Önay
Ütopya sözcüğü çeşitli şekillerde ifade edilebilir, ancak en basit şekli ile ütopya insanların mutlu,huzurlu ve uyum içinde yaşayabidikleri, hiçbir korku duymadan güvenli bir hayat sürebildikleri hayali bir dünyadır. Bu düşsel dünyada insanlar yiyecek ve barınma sorunları ile de karşılaşmazlar. Bu hayal ürünü dünyada, gerçek hayattaki toplumlarda görülen zayıflıklar, aksaklıklar,çirkinlikler ve insanları çaresiz duruma düşüren koşullar tamamıyla ortadan kaldırılmıştır. Bu tez, ütopya yazınını ve ütopyaların temel özelliklerini genel hatları ile incelemeye çalışmakta;Charlotte Perkins Gilman'ın Herland ve Marge Piercy'nin Woman on the Edge of Time adlı eserlerini inceleyerek feminist ütopyaları ve kadınların eserlerinde şimdi ve geleceğe ilişkin nasıl bir dünya düşlediklerini araştırmaktadır. Ayrıca bu tezde, bir erkek tarafından yazılmış ütopya örneği olarak Thomas More'un Ütopya'sı seçilmiş, feminist bakış açısı ile incelenmiş ve bu yolla feminist ütopyalar, erkekler tarafından yazılmış klasik ütopyalarla karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak içinde yaşadığımız dünyanın feminist ütopya yazarları tarafından nasıl algılandığı da bu tezde irdelenmiştir.Bilindiği üzere ütopyalar, diğer edebi eserler gibi, içinde bulundukları zamanın bir ürünüdür; bu nedenle de ütopyaların, o dönemin tüm gelenek, görenek ve etik değerlerini inceleme imkanı veren muhteşem bir platform olduğu söylenebilir. Feminist ütopyalar da klasik ütopyalardan farklı olarak cinsellik,cinsel roller ve cinsel kimlik konularını; ataerkil toplumlar içinde kadınların maruz kaldığı baskıyı çeşitli katmanları ile ele alıp irdelemektedir. Ayrıca feminist ütoptalar, feminist bakış açısı ile alternatif yaşam tarzları sunarak, kadınların eş ve anne olma gibi geleneksel rollerini eleştirmekte ve bunları yeniden yorumlayıp tanımlamaktadır.Tezin üzerinde duracağı son nokta ise iki roman arasındaki dönemde gerçekleşen sosyal ve politik gelişmelerdir. Bu yolla ütopyaların okuyucuya umut ve iyimserlik aşıladığı gösterilmektedir, çünkü ütopyalar mevcut düzenin aksaklıklarını ve hastalıklı yönlerini eleştirmek için güçlü araçlardır ve okuyucuyu arzulanan dünyaya erişebilmek için çalışmaya zorlar. Unutulmamalıdır ki ütopyalar değişim için bir çağrıdır ve bu yüzden, okuyucunun gözlerini açar ve okuyucunun mevcut düzendeki yanlış uygulamaların farkına varmasını sağlar.Funda Şükür Önay