The Establishment of Israel Recognition of a New State in the Middle East and Its Repercussions on the Turkish Public (1936 – 1956)
Loading...
Date
2016
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Kadir Has Üniversitesi
Open Access Color
OpenAIRE Downloads
OpenAIRE Views
Abstract
The nationalist outlook of the Turkish state since the beginning of the Republican era targeted uniform identity formation. While it did not recognize the existence of ethnic identities as long as they were Muslim non-Muslims were challenging this ideal. During this social engineering the religious minorities and the state had very turbulent relations. The Jews were presented as model citizens to other religious minorities. However they were not accepted as equal citizens and the mistrust the state had for them resulted in many discriminative legislations. Following the Second World War a new state was established in the Middle East. During the Cold War the Soviet threat led Turkey to recognize the State of israel established as a Jewish state. The main reasoning of Turkey in recognizing israel was to strengthen its position in the Western camp. Following its creation a surprisingly high number of Turkish Jews immigrated to this new country. This research is an attempt to investigate the first three decades of the Republic for its public including the religious minorities of Turkey with a special focus on the Jewish community as it is one of the major links between Turkey and israel. The research analyzes the Turkish public reaction to the establishment and recognition of the State of israel by Turkey and tries the shed light on the reason of this mass immigration which is the second biggest immigration out of Turkey after the labor immigration to Europe starting from the 1960s. This research used Bakhtin’s Dialogical Narrative Analysis (DNA) to illustrate the different perspectives and to analyze the developments in an objective and impartial way. it aims to show the reflections of the Turkish public by their experience and their narrative.
Türkiye’nin içinde barındırdığı tüm farklılıkları birleştirici tek bir kimlikte bir toplum inşası sürecinde tüm etnik kimlikler Müslüman olmaları halinde kapsayan bir anlayış geliştiren Cumhuriyet, gayrimüslim toplulukları bu ideal içine tam bir yere yerleştiremedi. Toplumu yeniden yapılandırma aşamaları sırasında gayrimüslim topluluklar ile devlet arasında çelişkili ve sıkıntılı bir ilişki hüküm sürdü. Yahudiler diğer gayrimüslim topluluklara örnek vatandaş olarak gösterilmelerine rağmen eşit vatandaş olarak kabul edilmediler. Devletin gayrimüslimlere duyduğu güvensizlik birçok ayrımcı kararı da beraberinde getirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde Orta Doğu’da yeni bir ülke kuruldu. Soğuk Savaş döneminin Sovyet tehdidi karşısında Türkiye, Yahudi bir devlet olarak kurulan İsrail’i tanıdı. Buradaki asıl amaç Batı kampındaki yerini sağlamlaştırmaktı. İsrail’in kurulmasının ardından Türk Yahudi cemaatinin önemli bir bölümü bu yeni ülkeye göç etti. Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 30 yılını gayrimüslim vatandaşları dahil Türk halkı açısından inceliyor. İsrail ile Türkiye arasındaki ana bağlardan biri olması sebebiyle Yahudi cemaatine ayrı bir önem verildi. Türk halkının İsrail’in kuruluşuna ve Türkiye’nin bu yeni ülkeyi tanımasına verdiği tepkiyi inceleyen araştırma, Türk Yahudilerinin önemli bir bölümünün neden İsrail’e göç ettiğini cevaplandırmaya çalışıyor. Bu göç, 1960’larda başlayan Avrupa’ya işçi göçünün ardından Türkiye’nin tanık olduğu ikinci büyük göç dalgası. Bakhtin’in Dialogical Narrative Analysis (DNA)’sını kullanan çalışma, bu sayede toplumu oluşturan bireylerin farklı algılarını ve gelişmelere verdikleri tepkileri tarafsız ve objektif bir biçimde incelemeyi hedefliyor.
Türkiye’nin içinde barındırdığı tüm farklılıkları birleştirici tek bir kimlikte bir toplum inşası sürecinde tüm etnik kimlikler Müslüman olmaları halinde kapsayan bir anlayış geliştiren Cumhuriyet, gayrimüslim toplulukları bu ideal içine tam bir yere yerleştiremedi. Toplumu yeniden yapılandırma aşamaları sırasında gayrimüslim topluluklar ile devlet arasında çelişkili ve sıkıntılı bir ilişki hüküm sürdü. Yahudiler diğer gayrimüslim topluluklara örnek vatandaş olarak gösterilmelerine rağmen eşit vatandaş olarak kabul edilmediler. Devletin gayrimüslimlere duyduğu güvensizlik birçok ayrımcı kararı da beraberinde getirdi. İkinci Dünya Savaşı’nın ertesinde Orta Doğu’da yeni bir ülke kuruldu. Soğuk Savaş döneminin Sovyet tehdidi karşısında Türkiye, Yahudi bir devlet olarak kurulan İsrail’i tanıdı. Buradaki asıl amaç Batı kampındaki yerini sağlamlaştırmaktı. İsrail’in kurulmasının ardından Türk Yahudi cemaatinin önemli bir bölümü bu yeni ülkeye göç etti. Bu çalışma, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk 30 yılını gayrimüslim vatandaşları dahil Türk halkı açısından inceliyor. İsrail ile Türkiye arasındaki ana bağlardan biri olması sebebiyle Yahudi cemaatine ayrı bir önem verildi. Türk halkının İsrail’in kuruluşuna ve Türkiye’nin bu yeni ülkeyi tanımasına verdiği tepkiyi inceleyen araştırma, Türk Yahudilerinin önemli bir bölümünün neden İsrail’e göç ettiğini cevaplandırmaya çalışıyor. Bu göç, 1960’larda başlayan Avrupa’ya işçi göçünün ardından Türkiye’nin tanık olduğu ikinci büyük göç dalgası. Bakhtin’in Dialogical Narrative Analysis (DNA)’sını kullanan çalışma, bu sayede toplumu oluşturan bireylerin farklı algılarını ve gelişmelere verdikleri tepkileri tarafsız ve objektif bir biçimde incelemeyi hedefliyor.
Description
Keywords
Turkish jews, Minorities, Turkey, Israel, Migration, Foreign Policy, Recognition, Azınlıklar, Türkiye, İsrail, Göç, Dış Politika, Tanıma