Exploring the Architectural Perspectives of Surrealists as a Potential of Deformation in the Architectural Discipline
No Thumbnail Available
Date
2024
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Open Access Color
OpenAIRE Downloads
OpenAIRE Views
Abstract
Simmel, hayat ve formlar arasında sürekli seyreden bir çatışma hali tanımlar, kültürel yapılar, hayatın değişken ve akışkan doğası üzerine düzen ve istikrar aşılama çabasındayken, hayat kültürel formları sürekli deformasyona ve erozyona uğratır. Mimarlık ise, Bataille tarafından tanımlandığı şekliyle kültürel formların inşacısı ve koruyucusu olarak işlev görür. Bataille ayrıca normatif sanatsal değerlerin 19. yüzyıl ortalarında modern sanat tarafından reddedilmesiyle birlikte formun hakimiyetinin de zayıfladığını savunur. Bu perspektiften bakıldığında avangart sanatın, yalnızca kalıplaşmış estetik değerleri reddetmekle kalmayıp aynı zamanda sanatı bir kurum olarak da yadsıyan dönüştürücü bir potansiyeli olduğuna inanılır. Avangart sanatçıların muhalif duruşu, kültürel formların yaratıcısı ve koruyucusu olarak işlev gören mimari normların da deformasyonuna yol açar. 20. yüzyılın başlarındaki avangart hareketlerden biri olan ve yerleşik sanatsal değerleri sarsmayı hedefleyen Sürrealizmin, mekânsal deformasyon için uygun bir alan olduğu düşüncesi, tanımlanan bu bakış açısına dayanır ve mimari deformasyonu tartışmak için elverişli bir zemin sunar. Sürrealistler, egemen dünya düzeniyle ilişkilendirdikleri rasyonel aklı reddedip, Modernizmin soyut mekanlarının bireysel arzuları baskılamasını eleştirirken, bireyin bilinçaltında saklanmakta olan arzu ve hayallere önem verir. Böylece, totaliter ve teknoloji takıntılı olarak değerlendirdikleri modernist soyut mekanları yadsıyan Sürrealistler, bireyin psikolojik dünyasını güçlendiren, irrasyonel ve rüya-benzeri bir mekânsal yapılanma önerir. Bu perspektiften hareketle, Sürrealistlerin inşa edilmiş mimari üretimleri çok kısıtlı olsa da mimarlık üzerine entelektüel üretimleri sürreel mekan anlayışını irdelemek açısından geniş bir potansiyel sunar. Modern mimarlığı yadsıyan Sürrealistler Art Nouveau üslubundaki yapıları ve naif mimarlıkları büyük bir hayranlıkla karşılamış ve bireyin iç yaşamını rasyonalizmden koruyan sığınaklar olarak gördükleri konutların iç mekanları için tasarımlar önermiştir. Bunun yanı sıra, sürreel olayların ve içsel ruhsal deneyimlerin ortaya çıktığı pasajlar ve sokaklardaki gündelik yaşama büyük ilgi duyarlar. Bu bağlamda, Sürrealistlerin mimari perspektiflerinin mimarlık alanındaki kalıplaşmış normların deformasyonu için bir potansiyel oluşturup oluşturmadığının ve disiplin içinde eleştirel bir rol üstlenip üstlenemeyeceğinin tartışılması amaçlanmaktadır. Bu tartışma, Sürrealizm dahilindeki mekânsal tasavvurları keşfetmek ve mimari deformasyon alanında vaat ettiği potansiyeli ortaya çıkarmak için zengin ve kapsamlı bir alan sunan üç kavram -Sürrealistlerin “keşfedilmiş mimarlıklar” olarak Art Nouveau ve naif mimarlığa olan hayranlıklarının dışavurumları, bireyin iç dünyasının bir sığınağı olarak gördükleri ev ve iç mekân tasarımları, ve kentsel alandaki gündelik içsel deneyimler üzerine üretimleri- çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Sürrealistler, Art Nouveau yapıları, endüstriyel malzeme ve teknikler kullanılarak inşa edilmelerine rağmen arzuları ifade edebilme ve bilinçaltına ulaşabilme yeteneğini korudukları için büyüleyici bulur. Salvador Dali için Art Nouveau yapılar, “yenilesi” güzellikleri ile, işlevselcilik ve rasyonalizme meydan okuyan, nevrotik bir durum içindedir. Öte yandan, Facteur Cheval’in Palais Idéal’i, sanatsal otomatizm ve tesadüfi etkileşimleri bünyesinde barındırmakla kalmayıp, işlevsellikten yoksun olması ve mimarlık eğitimi almamış bir kişi tarafından inşa edilmesiyle mimari normları alt üst etmiştir. Böylece “keşfedilmiş mimarlıklar”, Sürrealistlere, rüya-benzeri mekanları keşfetme ve Modern Mimarlık normlarını sorgulama fırsatı sunar. Sürrealist sanatçı ve düşünürlerin odaklandığı bir diğer konu, ev ve iç mekân kavramı etrafında şekillenir. Bireyi rasyonalizmin etkisinden koruyarak onun iç dünyasının sığınağı haline gelen ev, ruhani ve içsel bir mekân olarak ortaya çıkar, bu haliyle bilinçaltıyla benzerlik gösterir. Özellikle Tristan Tzara, Roberto Matta ve Frederick Kiesler tarafından sunulan öneriler, evi ana rahmi gibi bir sığınak olarak görme fikrine vurgu yaparak konutun bireyin iç dünyasını koruyan ve çoğaltan bir rol üstlendiğini varsayar. Böylelikle vurgu iç mekânda, rasyonellik tarafından yönetilen dış dünyanın müdahalesinden korunan rüyaların yer aldığı alanda yoğunlaşır. İç mekân tasavvurlarında, dik açının hegemonyasını reddederken, arkaik yerleşimlerle ilişkilendirdikleri irrasyonel ve eğrisel formları benimserler. Ayrıca, bilinçaltının ihtiyaçlarına duyarlı, dönüştürülebilir bir alan olarak ev, görme duyusunun egemenliğinin reddedildiği, dokunsal duyuların öne çıktığı bir alan olarak tanımlanır. Sürrealistlerin, öncüleri Dadaistlere kıyasla daha normatif bir sanat anlayışına sahip olmaları göz önüne alındığında, arzuladıkları mimarlıkların sistematize edilebilecek bir yapıya sahip olması şaşırtıcı değildir. Mevcut aşkın değerleri reddetseler de sonunda öncekiler yerine koyup, aşkın kılacakları yeni değerler önerirler. Bu nedenle, Sürrealistlerin temel endişesi mimarlık kurumunun kendisinden ziyade, Modern Mimarlığın rasyonalitesini sorgulamaktır. Öte yandan, Sürrealistlerin kentteki gündelik yaşama dair fikirleri, mekânsal dönüşüm için verimli bir alan sunar. Kentte özellikle sürreel olayların ve içsel deneyimin vuku bulduğu pasaj ve sokaklara önem atfederler. Sürrealistler için kentsel deneyim, rasyonalizmi ortadan kaldırarak, sıradan mekanlarda sürreel ve tekinsiz durumları açığa çıkarır. Sokaklarda, bilinçaltının, hayal gücünün, arzunun, tutkunun ve deneyimin açtığı alan, baskıcı formlara meydan okuyup onları dönüştüren etkili araçlara dönüşür. Sürrealistlerin, tüketim kültürünün arzularla kesiştiği alan olan pasajlara ilgisi, materyalist burjuva kültüründe içkin olarak yer alan dönüştürücü potansiyele dayanır. Tasarlanmış mekanlardaki öngörülemeyen kullanıcı müdahaleleri ile ortaya çıkan çatışma, mekânsal deformasyon için, yerleşik formlara meydan okuyan özgün bir zemin sunar. Sonu
Description
Keywords
Turkish CoHE Thesis Center URL
Fields of Science
Citation
WoS Q
N/A
Scopus Q
N/A
Source
Tasarım+Kuram
Volume
20
Issue
43
Start Page
297
End Page
314