TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/4467
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 429
- Results Per Page
- Sort Options
Article Citation Count: 01880-1920 Arası İstanbul’daki Tulûat Tiyatrolarında Kantocu Kadınlar(2022) Okuş, DilaKanto 19. yüzyıl İstanbul’unda popülerleşen bir sahne gösterisidir. Biçimsel olarak genellikle bir kadın sanatçının sahnede dans ederek şarkı söylemesi olarak tarif edilir. Kanto halkın büyük bölümünün ilgisini kazanmış ve kanto gösterilerine çıkan kadınlar geniş hayran kitleleri edinmişlerdir. Ancak kanto bazı kesimler tarafından hafif bir gösteri olarak da nitelenmiş, kadınların sahne üzerinde cilveli hareketler icra etmeleri bayağı ve ahlaksızca bulunmuştur. Kanto gösterilerine ve kantoculara yöneltilen eleştiriler, dönemin Osmanlı toplumunu şekillendiren kültürel bağlamdan kaynaklanmaktadır. Bu çalışmada 1880-1920 yılları arasında kadınların tuluat gösterilerinin bir parçası olarak sahneledikleri kanto gösterileri, icra ve kültürel bağlam çerçevesinde incelenecektir. Çalışmada kanto sanatının önde gelen isimlerinden Peruz Terzekyan, Şamram Kelleciyan, Küçük Virjin ve Amelya Hanım’ın yaşam öykülerine ve çalışmalarına odaklanılacaktır. Bu yaşam öykülerindeki ortaklaşan unsurlardan yararlanarak, kanto sanatçılarının kadın kimliklerinin kanto icrasına ve kantonun seyirciler tarafından alımlanmasına etkileri ortaya konacaktır.Article 19. YÜZYIL YUNAN HARFLİ TÜRKÇE (KARAMANLICA) GAZETE VE SÜRELİ YAYINLARDA DİL TARTIŞMALARI(2019) Şişmanoğlu, Şehnaz19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren din dışı yayıncılığın yaygınlaşmayabaşladığı Yunan harfli Türkçede (Karamanlıca), özellikle gazete ve süreliyayınlarda; editöryel açıklamalar, okur mektupları, tefrika mukaddimeleri gibiyazılarda dil meselesinin gündemde olduğu görülmektedir. Bu meseleninçoğunlukla dilde sadeleşme meselesi, Türkçenin Anadolulu Ortodokslara örgünolarak öğretilmesi, lisan-ı Osmanî’nin devlet kademelerinde yer bulmak üzeregerekliliği, kimi zaman lisan-ı millî ya da lisan-ı maderî olarak tanımlananYunancanın Anadolululara kazandırılması gibi başlıklar etrafında tartışıldığısöylenebilir. Bu makalede bütün bu meselelerin söz konusu yayınlarda nasıl elealındığı üzerinde durulacak ve bu meselelerin Anadolulu Ortodoksların kendikimlik tanımlarıyla nasıl ilişkili olduğu tartışılacaktır.Article Citation Count: 1"19. YÜZYIL YUNAN HARFLİ TÜRKÇE (KARAMANLICA) GAZETE VE SÜRELİ YAYINLARDA DİL TARTIŞMALARI"(Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2019) Şişmanoğlu Şimşek, Şehnaz19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren din dışı yayıncılığın yaygınlaşmaya başladığı Yunan harfli Türkçede (Karamanlıca), özellikle gazete ve süreli yayınlarda; editöryel açıklamalar, okur mektupları, tefrika mukaddimeleri gibi yazılarda dil meselesinin gündemde olduğu görülmektedir. Bu meselenin çoğunlukla dilde sadeleşme meselesi, Türkçenin Anadolulu Ortodokslara örgün olarak öğretilmesi, lisan-ı Osmanî’nin devlet kademelerinde yer bulmak üzere gerekliliği, kimi zaman lisan-ı millî ya da lisan-ı maderî olarak tanımlanan Yunancanın Anadolululara kazandırılması gibi başlıklar etrafında tartışıldığı söylenebilir. Bu makalede bütün bu meselelerin söz konusu yayınlarda nasıl ele alındığı üzerinde durulacak ve bu meselelerin Anadolulu Ortodoksların kendi kimlik tanımlarıyla nasıl ilişkili olduğu tartışılacaktır.Article Citation Count: 12-pirazolin yapısındaki yeni bir bileşiğin sentezi, moleküler modellemesi ve monoaminoksidaz inhibitörü etkisinin araştırılması(2018) Yelekçi, Kemal; Uçar, Gülberk; Yelekçi, KemalAmaç: Nöromediatörlerin yıkımından sorumlu olanmonoamin oksidaz (MAO) enziminin izoformlarının(MAO-A ve -B) birçok hastalık ile yakından ilişkili olduğu;MAO inhibitörlerinin depresyon, Parkinson ve Alzheimerhastalığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığıbilinmektedir. Grubumuzca daha etkin, tersinir ve az yanetkili yeni bir MAO inhibitörü (SH2U bileşiği) sentezlenmişve bu bileşiğin insan MAO enzimini (hMAO) inhibe etmeyeteneği incelenmiştir. Ayrıca bu yeni bileşiğin hMAO ileetkileşimi, moleküler modelleme çalışmaları ile detaylıbir şekilde araştırılmıştır. Sentezlenen yeni bileşiğinhMAO’yu kuvvetli bir şekilde yarışmalı ve tersinir olarakinhibe ettiği bulunmuştur. Söz konusu bileşiğin Parkinsonve Alzheimer hastalıklarının tedavisinde ümit verici birilaç etken maddesi olabileceği düşünülmektedir.Yöntem: 3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi asetofenonile p-tolualdehit’in metanol içinde KOH varlığındareaksiyona girmesiyle 1-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)-3-p-tolil prop-2-en-1-on (3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi-4-metil şalkon) bileşiği sentez edilmiştir. Daha sonraelde edilen bu bileşiğin etanol içerisinde geri çevirensoğutucu altında izonikotinik asit hidrazit ile muameleedilmesiyle [3-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)-5-p-tolil-4,5-dihidropirazol-1-il] (piridin-4-il) metanon bileşiği sentezedilmiştir. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin hMAO enzimi ileetkileşimi, ticari tayin kiti kullanılarak fluorometrik biryöntemle incelenmiştir. Ayrıca, söz konusu yeni bileşikile hMAO arasındaki etkileşimler, moleküler modellemeçalışmaları ile aydınlatılmıştır.Bulgular: Sentezlenen bileşiğin yapısı, IR, Mass,1H-NMR ve elemental analiz yöntemleri kullanılarakdoğrulanmıştır. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin etkin,seçici, tersinir, toksik olmayan bir hMAO-B inhibitörüolduğu ve inhibisyonun yarışmalı olduğu görülmüştür.Moleküler yerleştirme programı kullanılarak bileşiğinhMAO-B enziminin aktif bölgesinde hangi amino asit yanzincirleri ile ne tür girişimleri yaptığı belirlenmiştir.Sonuç: Yeni sentezlenen SH2U bileşiği, hMAO-Benzimini kuvvetle, seçici, yarışmalı ve tersinir olarakinhibe etmiştir. Sentezlediğimiz bileşik, bilinen seçiciama tersinmez MAO-B inhibitörü olan selejilin’den dahaetkin ve seçici, tersinir olarak hMAO-B enzimini inhibeetmiştir ve Parkinson ile Alzheimer hastalığı tedavisindekullanılabilecek bir ilaç etken maddesi olarak ümitvadetmektedir.Article Citation Count: 0"2-pirazolin yapısındaki yeni bir bileşiğin sentezi, moleküler modellemesi ve monoaminoksidaz inhibitörü etkisinin araştırılması"(Türkiye Halk Sağlığı Kurumu, 2018) Yelekçi, Kemal; Uçar, Gülberk; Yelekçi, KemalAmaç: Nöromediatörlerin yıkımından sorumlu olan monoamin oksidaz (MAO) enziminin izoformlarının (MAO-A ve -B) birçok hastalık ile yakından ilişkili olduğu; MAO inhibitörlerinin depresyon, Parkinson ve Alzheimer hastalığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir. Grubumuzca daha etkin, tersinir ve az yan etkili yeni bir MAO inhibitörü (SH2U bileşiği) sentezlenmiş ve bu bileşiğin insan MAO enzimini (hMAO) inhibe etme yeteneği incelenmiştir. Ayrıca bu yeni bileşiğin hMAO ile etkileşimi, moleküler modelleme çalışmaları ile detaylı bir şekilde araştırılmıştır. Sentezlenen yeni bileşiğin hMAO’yu kuvvetli bir şekilde yarışmalı ve tersinir olarak inhibe ettiği bulunmuştur. Söz konusu bileşiğin Parkinson ve Alzheimer hastalıklarının tedavisinde ümit verici bir ilaç etken maddesi olabileceği düşünülmektedir. Yöntem: 3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi asetofenon ile p-tolualdehit’in metanol içinde KOH varlığında reaksiyona girmesiyle 1-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)- 3-p-tolil prop-2-en-1-on (3’,5’-Dikloro-2’-hidroksi-4- metil şalkon) bileşiği sentez edilmiştir. Daha sonra elde edilen bu bileşiğin etanol içerisinde geri çeviren soğutucu altında izonikotinik asit hidrazit ile muamele edilmesiyle [3-(3,5-dikloro-2-hidroksifenil)-5-p-tolil-4,5- dihidropirazol-1-il] (piridin-4-il) metanon bileşiği sentez edilmiştir. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin hMAO enzimi ile etkileşimi, ticari tayin kiti kullanılarak fluorometrik bir yöntemle incelenmiştir. Ayrıca, söz konusu yeni bileşik ile hMAO arasındaki etkileşimler, moleküler modelleme çalışmaları ile aydınlatılmıştır. Bulgular: Sentezlenen bileşiğin yapısı, IR, Mass, 1H-NMR ve elemental analiz yöntemleri kullanılarak doğrulanmıştır. Yapısı doğrulanan bu bileşiğin etkin, seçici, tersinir, toksik olmayan bir hMAO-B inhibitörü olduğu ve inhibisyonun yarışmalı olduğu görülmüştür. Moleküler yerleştirme programı kullanılarak bileşiğin hMAO-B enziminin aktif bölgesinde hangi amino asit yan zincirleri ile ne tür girişimleri yaptığı belirlenmiştir. Sonuç: Yeni sentezlenen SH2U bileşiği, hMAO-B enzimini kuvvetle, seçici, yarışmalı ve tersinir olarak inhibe etmiştir. Sentezlediğimiz bileşik, bilinen seçici ama tersinmez MAO-B inhibitörü olan selejilin’den daha etkin ve seçici, tersinir olarak hMAO-B enzimini inhibe etmiştir ve Parkinson ile Alzheimer hastalığı tedavisinde kullanılabilecek bir ilaç etken maddesi olarak ümit vadetmektedir.Article Citation Count: 02000’li Yıllarda Yapısal Dönüşüm ve Emeğin Durumu(DİSK Birleşik Metal-İş, 2019) Orhangazi, ÖzgürTürkiye ekonomisi 2000’li yıllarda büyük bir yapısal dönüşüm yaşamış ve tarımın milli gelir ve istihdam içerisindeki payı hızlı bir biçimde düşmüştür. Bu süreçte proleterleşme artmış ve Türkiye giderek daha fazla bir ‘ücretliler toplumu’ haline gelmiştir. Ne var ki ekonominin ve özellikle sanayi sektörünün istihdam yaratma kapasitesi görece düşük kalmıştır. Bunun sonucu yüksek işsizlik oranları ve düşük işgücüne katılma oranları olarak karşımıza çıkmaktadır. Dış sermaye girişlerine bağımlı, borç artışına dayanan, inşaat odaklı bir büyüme modelinin hakim olduğu ve uygun istihdam ve sanayi politikalarının geliştiril(e)mediği bu dönemde istihdam ağırlıklı olarak üretkenliği düşük hizmetler sektöründe yoğunlaşmıştır. İşgücü piyasalarının temel özellikleri olarak işsizlik oranlarının yüksek olması, yedek işgücü ordusunun genişliği ile sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi oranlarının oldukça düşük olması öne çıkmıştır. Aynı zamanda işgücü piyasaları giderek güvencesizleştirilerek taşeronlaşma ve esnek istihdam biçimleri yaygınlaştırılmaya çalışmıştır. Bu dönemde yine de reel ücretlerde belirli bir yükselme gözlemlense de bu, verimlik artışının ve dolayısıyla GSYH artışının gerisinde kalmıştır.Article Citation Count: 02015 PARİS İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ KONFERANSI ÇERÇEVESİNDE NÜKLEER ENERJİ: BİR ÇÖZÜM MÜ, YOKSA BİR SORUN MU?(Rasim Özgür Dönmez, 2017) Keçeci, F. Orçunİklim değişikliği sadece gelişmekte olan ülkeler için değil aynı zamanda gelişmiş sanayi toplumları için de küresel bir sorundur. Karbondioksit (CO2) yayarak daha fazla fosil yakıt tüketmek iklim değişikliğine yol açar ve bu sorun insan faaliyetlerinden kaynaklanır. İklim değişikliğinin bir sonucu olarak küresel ısınma tüm insanlığı ve ekolojik dengeyi tehdit etmektedir. Devletler arasındaki farklılık ve sorunlara rağmen; dünya ülkeleri son zamanlarda iklim değişikliğiyle uluslararası arenada mücadele etmektedir. Özellikle iklim değişikliğine yönelik riskleri azaltmak amacıyla Kasım 2015’te gerçekleştirilen Paris İklim Değişikliği Konferansı’ndaki en önemli meselelerden birisi nükleer enerjidir. Bu bağlamda, bu makale nükleer enerjinin iklim değişikliğine katkı sağlayıp sağlamayacağını incelemektedir.Article Citation Count: 05 Aralık 1857 Tarihli Osmanlı Devleti-Rusya Sınır Anlaşması(Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, 2009) Apaydın, BahadırUluslararası hukukun çok eski zamanlardan beri süregelen sorunlarının başında devletlerarası sınırların belirlenmesi, korunması ve sınır ihlali meseleleri gelir. Sınırlar ve sınır ilişkileri dediğimizde ise hemen iki kavramı ele almak icab eder; devlet ve egemenlik. Halbuki sınırlar mutlak coğrafi bir gerçeklikten ziyade, siyasal egemenliğin hukuksal izdüşümleridir. Sınırların belirlenmesinde geçmişten günümüze çeşitli yöntemler ve araçlar kullanılmıştır. Özellikle ulus devletler çağında, yani 19. yüzyılda imparatorlukların dağılması ve 20. yüzyılda sömürgelerin bağımsızlıklarını kazanmasından sonra sınır problemlerinin giderek daha yoğunlaştığı bir dönem yaşanmıştır. Bu sorunlar uluslararası hukuku daha etkin bir konuma taşımış ve bir takım uluslararası sözleşmeler ve kriterler ortaya çıkmıştır. Çalışmamızda çevirisini sunduğumuz 1857 tarihli Osmanlı-Rus sınır anlaşması döneminin ve sonrasının en ileri uygulamalarından birine örnek teşkil etmektedir. Bugün bile sınırlara ilişkin birçok husus ya hiç çözülemiyor ya da henüz bir statüye kavuşturulmayı bekliyorken 1857 tarihli sınır anlaşmasında kullanılan yöntem ve araçlar bize sınır tespitine ilişkin uygulamalar bakımından tarihsel veriler sağmaktadır.Article Citation Count: 05237 sayılı Türk Ceza Kanunu Kapsamında Parada Sahtecilik Suçu (TCK m.197)(2021) Altunkaş, Aysun5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 197. maddesinde düzenlenen parada sahtecilik suçu, belgede sahtecilik suçları ile birlikte, kamu güvenine karşı suçlardan uygulamada en çok karşılaşılanlarından birini oluşturmaktadır. Maddede parada sahtecilik başlığı altında üç ayrı suça yer verildiği görülmektedir. Çalışma kapsamında parada sahtecilik suçu, bütün unsurlarıyla ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeye ve maddenin özellikle görüş ayrılıklarına yol açan tartışmalı hususları aksettirilmeye çalışılmıştır. Uygulamanın konuya yaklaşımını yansıtmak amacıyla mümkün olduğunca fazla sayıda Yargıtay kararına da çalışma içerisinde yer verilmiştir.review-article.listelement.badge Citation Count: 05271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu Kapsamında İfade Alma ve Sorgu(2020) Altunkaş, AysunŞüpheli veya sanık, çoğu zaman olay hakkında bilgi sahibi olan tek kişi olduğundan, onun olaya ilişkin açıklamaları ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkartılması bakımından çok önemli bir role sahiptir. Ceza yargılamasında şüpheli veya sanığın beyanının elde edildiği işlemler olan ifade alma ve sorgu sırasında, bu işlemleri gerçekleştiren yetkililer olay hakkında bilgi sahibi olurlarken, şüpheli veya sanık da susma, lehine olan delilleri ileri sürme gibi haklar aracılığıyla kendisini savunma imkanına kavuşmaktadır. Bununla birlikte ceza yargılamasının bütününde olduğu gibi, ifade alma ve sorgu işlemleri sırasında da, şüpheli veya sanığın beyanının her ne pahasına olursa olsun elde edilmesi kabul edilmemekte; bu beyanın serbest iradenin ürünü olması aranmaktadır. Bu doğrultuda, ifade ve sorgunun tarzı, CMK’nın 147. maddesinde sıkı şekil şartlarına bağlanırken; CMK’nın 148. maddesinde getirilen düzenleme ile de şüpheli veya sanığın irade özgürlüğünü engelleyici yöntemlerin ifade ve sorgu sırasında kullanılması yasaklanarak, bu usullerle elde edilen ifadelerin rıza ile olsa da delil olarak değerlendirilmesi yasaklanmaktadır. Dolayısıyla bu çalışma kapsamında öncelikle konuyla bağlantılı kavramlar hakkında açıklamada bulunulacak, ardından ifade ve sorgunun tarzı, ifade ve sorgu sırasında tutulan tutanakların ceza yargılamasındaki delil değeri, ifade alma ve sorguda yasak usuller ve bu usullere başvurulmasının sonuçları hakkında bilgi verilecektir.Article Citation Count: 05403 Sayılı Kanun Çerçevesinde Terekedeki Tarım Arazilerinin Devredilmesi Karşısında Muris Muvazaası(Istanbul Univ, 2020) Senol, A. Nilay; Kazmacı, Özge UzunThe Law on Protection of Soil and Land Use, numbered 5403, aims to protect the unity of agricultural lands, and to prevent the division of the soil with inheritance. This law stipulates first, the possibility regarding the giving over of the agricultural land in succession to one or more heirs, to a family partnership, to a limited liability company or to a third person with the consensus of the heirs and second, in case of disagreement, the judge shall decide whether to leave the agricultural land to a competent heir or to sell the land. Furthermore, according to this law, the competent heir to whom the agricultural land will be left can be determined by means of testamentary disposition. It is possible and also valid within the legal constraints that the testator can also transfer the agricultural land to one of the heirs while he is alive. It is arguable whether this transaction can be considered as the testator’s simulation or not, if this transaction has also been made with a simulated transaction. Some principles are set out by the Supreme Court in terms of the simulation of the testator, and although these principles and decisions are criticized by the doctrine, such cases are held by these principles. The purpose and the regulations of the Law numbered 5403 shall be taken into consideration in determining testator’s simulationResearch Project Citation Count: 05g Ve Ötesi Hücresel Ağlarda Makineler Arası Haberleşme Için Radyo Kaynak Ayırma(2022) Aldemir, Sümeyra; Bayman, İrem Özgür; Erküçük, Serhat; Çağan, Yağız Can; Demirci, Senanur; Şadi, YalçınBu proje çerçevesinde, 5G ve ötesi hücresel sistemlerde önceki nesil hücresel sistemlerin aksine makineler arası haberleşmenin birincil olarak desteklenmesi hedefiyle spektral verimliliği yüksek radyo kaynak ayırma çözümleri üzerinde çalışılmıştır. İlk olarak, sabit nümerolojinin kullanıldığı fiziksel katman yapısı dikkate alınarak bant genişliği minimizasyonu problemi dikgen ve dikgen olmayan senaryolarda tanımlanmış ve matematiksel olarak formüle edilmiştir. Bu optimizasyon problemleri için polinom zamanlı kaynak ayırma yöntemleri önerilmiş ve bunların performansı simülasyon çalışmalarıyla gösterilmiştir. Daha sonra, 5G ve ötesi ağlar için tanımlanan Yeni Radyo baz alınarak çoklu nümeroloji kullanımını merkeze alan esnek fiziksel katman yapısı ele alınmıştır. Esnek fiziksel katman yapısı için bant-genişliği minimizasyonu problemi iki varyant olarak tanımlanmış ve matematiksel olarak formüle edilmiştir. Bunlar, sırasıyla bölümlenmemiş ve bölümlenmiş bant yapısını kullanan formülasyonlardır. Her iki optimizasyon problemi için optimal nümeroloji seçimi ve bantların maksimum kullanımı aşamalarından oluşan kaynak ayırma algoritmaları önerilmiştir. Bu algoritmaların performansı incelendiğinde, spektral verimliliği dikgen ve AGTI tabanlı algoritmalara göre önemli ölçüde artırdığı gözlemlenmiştir.Article Citation Count: 06098 Sayılı yeni Türk borçlar kanunu'na göre taksitle satış sözleşmesi(Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2013) Hacıbekiroğlu Ömeroğlu, Ekin1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanunu ile taksitle satış sözleşmesi kapsamlı bir şekilde düzen- lenmiştir. Bu çalışmanın amacını, taksitle satış sözleşmesi hakkında getiri- len yeni düzenlemelerin incelenmesi ve 818 sayılı Borçlar Kanunu ile kar- şılaştırılarak getirilen hükümlerin tespiti oluşturmaktadır.Article Citation Count: 16361 SAYILI KANUN’UN 9/3 HÜKMÜNÜN UYGULANMA(MA)SINA İLİŞKİN YARGITAY KARARININ DEĞERLENDİRİLMESİ (Temel Borç İlişkisinden Doğan Kişisel Def’ilerin Faktoring Şirketine İleri Sürülüp Sürülemeyeceği Sorunu)(Seçkin Yayıncılık, 2017) Uzun Kazmacı, Özge; Hamamcıoğlu, Esra6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9/3 hükmü ile Kanun öncesi dönemde tartışmalı olan, kambiyo senetlerinde temel borç ilişkisinden doğan def’ilerin faktoring şirketine karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği konusu, TTK hükümleri esas alınarak çözüme kavuşturulmak istenmiştir. Her ne kadar olması gereken hukuk açısından bu çözüm tarzı, faktoring işleminin özellikleri ve faktoring’in temeli olan toptan alacak devri dikkate alındığında tartışmaya açık olsa da, getirilen düzenlemenin lafzı ve gerekçede de ortaya konulan kanun koyucunun amacı dikkate alındığında, hükmün uygulanması sonucunda söz konusu def’ilerin kural olarak faktoring şirketine karşı ileri sürülemeyeceği sonucuna varılmaktadır. Hükmün uygulanmasında aksi yönde sonuca varan inceleme konusu karar bu açıdan eleştiriye açıktır.Article Citation Count: 06750 SAYILI TİCARİ İŞLEMLERDE TAŞINIR REHNİ KANUNU'NA İLİŞKİN BAZI TESPİTLER*(Yeditepe Üniversitesi adına Prof. Sultan Tahmazoğlu Üzeltürk, 2016) Hamamcıoğlu, Esra; Karamanlıoğlu, ArgunÇalışmamızda, 20.10.2016 tarihinde kabul edilen ve 01.01.2017 tarihinde yürürlüğe girecek olan 6750 sayılı Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu’nın amacı ve uygulama alanı, rehnin konusu, rehin sözleşmesinin tarafları, rehnin kuruluşu, tarafların hakları ve borçları ile rehnin sona ermesi incelenmiş; konuya ilişkin kısa değerlendirmelere ve tespitlere yer verilmiştir.Article Citation Count: 0ACENTENİN HASTALIK VEYA YAŞLILIK GEREKÇESİYLE ACENTELİK SÖZLEŞMESİNİ FESHETMESİ HALİNDE DENKLEŞTİRME İSTEMİNİN DURUMU(Seçkin Yayıncılık, 2017) Karamanlıoğlu, ArgunÇalışmamızda; acentenin denkleştirme istemine ilişkin Türk Ticaret Kanunu md. 122’de yer almayan acentenin hastalık veya yaşlılık nedeniyle acentelik sözleşmesini feshi halinde denkleştirme istemi incelenmiştir. Konu, 86/653/EEC sayılı AB Direktifi ile özellikle Alman Hukuku yönünden karşılaştırmalı olarak ele alınmış; mehaz düzenlemelerdeki imkanın, Türk Hukuku’nda da kabul edilmesi gerektiği belirtildikten sonra hastalık veya yaşlılık nedeniyle acentelik sözleşmesini fesheden acentenin denkleştirme isteminde bulunmasının şartları değerlendirilmiş ve acentelik faaliyetinin ticaret ortaklığı tarafından yürütülmesi halinde, bu imkandan yararlanılıp yararlanılamayacağı tartışılmıştır.Article Citation Count: 0Açık kalp cerrahisi sonrası vertebral osteomiyelit mediastinitin önemli bir komplikasyonu(2001) Güden, Mustafa; Akpınar, Belhan; Sağbaş, Ertan; Sanisoğlu, İlhan; Şirvancı, Mustafa; Bayramoğlu, Zehra; Çaynak, Barış; Yüksel, Alper[Abstract Not Available]Article Citation Count: 0ADİ ORTAKLIK SÖZLEŞMESİNDE ŞEKİL(Marmara Üniversitesi Yayınları, 2016) Hamamcıoğlu, Esra; Karamanlıoğlu, ArgunAdi ortaklık sözleşmesi, kural olarak, herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak taraflar iradi olarak şekil şartı öngörebilecekleri gibi adi ortaklığa sermaye olarak getirilen değerlerin devrinin özel hükümler kapsamında şekil şartına bağlılığı düzenlenmiş olabilir. Çalışmamızda, öncelikle şekil kavramı genel olarak incelendikten sonra, adi ortaklık sözleşmesinde şekil ve şekle aykırılığın sonuçları değerlendirilmeye çalışılmıştır.Article Citation Count: 0Adölesan idiyopatik skolyozun anterior enstrümantasyon ile tedavisi ve erken sonuçlar(Türk Ortopedi ve Travmatoloji Derneği, 2001) Göğüş, Abdullah; Akman, Şenol; Talu, Ufuk; Şar, Cüneyt; Hamzaoğlu, AzmiAmaç: Üçüncü kuşak anterior vida;tek çubuk sistemleri ve intervertebral titanyum mesh kullanılarak tedavi edilen adölesan idiopatik skolyozlu olgularda erken dönem tedavi sonuçları değerlendirildi. Çalışma planı: Adölesan idiopatik skolyozlu 17 hasta (15 kadın, 2 erkek; ort. Yaş 14.9:dağılım 11-20) değerlendirildi. Eğrilikler dört olguda King tip I, altı olguda tip II, iki olguda tip III, iki olguda tip IV ve üç olguda lomber olarak sınıflandırıldı. Lomber olgularda tüm seviyelerde, torakal olgularda ise enstrümantasyonun kranial ve kaudal sınırlarında intervertebral titanyum mesh$ler kullanıldı. Tüm olgular ameliyat sonrası 3-6 ay süreyle torakolumbosakral ortez içinde immobilize edildi. Hastaların ameliyat öncesi, ameliyat sonrası ve takiplerinde iki yönlü orthoröntgenografileri değerlendirildi. Ortalama takip süresi 28 ay (dağılım 18-41 ay) idi. Sonuçlar: Koronal eğrilik derecesi ortalamaları ameliyat öncesinde 51, ameliyat sonrasında 8.6 bulundu. Koreksiyon oranı ortalaması %83.9 idi. Ameliyat sonrası sagital açı değerleri ortalaması torakal kifoz için 27.5, lomberlordoz için 37.6 bulundu. Sekonder eğriliklerin hiçbirinde dekompensasyon gelişmedi. Posterior enstrümantasyon ile karşılaştırıldığında ortalama 0.93 seviye füzyondan tasarruf edildi. Torakolomber geçiş bölgesi kifozu saptanmadı. Bir torasik olguda vida sıyırması nedeniyle, erken dönemde posterior enstrümentasyon ile revizyon uygulandı. Takiplerde psödoartroz, implant yetersizliği ve koreksiyon kaybı gibi problemlerle karşılaşılmadı, Çıkarımlar: Sonuçlarımız üçüncü kuşak anterior tek çubuk enstrümentasyon ve intervertebral titanyum mesh'lerin adölesan idiopatik skolyozun cerrahi tedavisinde posterior enstrümentasyona iyi bir alternatif olduğunu gösterdi.Research Project Citation Count: 0Ağ Analizi Perspektifinden Covid-19 Küresel Salgınının Psiko-Sosyal Etkilerinin İncelenmesi(2020) Arma, MehmetCOVID-19 küresel salgının psiko-sosyal etkilerin birbiri ile iliskisini inceleyen bu çalısma salgında önemli olabilecek bir dizi degiskenin birbiri ile etkilesimleri ve farklı alt gruplardaki söz konusu degiskenlerin merkeziyetleri Türkiye temsili bir veri setinde ag analizi perspektifi ile incelenmistir. Özelde tiksinme duyarlılıgı, davranıssal ketleme/aktivasyon, kaynakların kıtlıgı, finansal endiseler, psikolojik iyi-olus, stres ve bir dizi demografik degiskenin ag örüntüsündeki birbirleri ile iliskisi incelenmistir. Ayrıca ag modelleri kadın ve erkekler, yasanılan yer (büyüksehir, sehir ve kırsal) ve farklı sosyo-ekonomik düzeydeki (SED) katılımcılar için ayrı ayrı yürütülmüs ve bu alt gruplarda kestirimi yapılan ag modellerinin farklılıkları incelenmistir. Tiksinme duyarlıgı, finansal endiseler ve davranıssal ketleme/aktivasyon için COVID-19 özelinde maddeler ile birlikte çalısmada kullanılacak ölçüm araçları 349 kisi ile pilot çalısmada test edilerek, ölçüm araçlarının psikometrik degerlendirmeleri yapılmıstır. Daha sonra ana çalısmada Türkiye temsili bir örneklemde 1905 kisiden veri toplanmıstır. Veriler nüfusları oranında her sehirden katılımcılar yer almıstır. Yasanılan yere göre yürütülen karsılastırmalı ag analizine göre büyüksehirde yasayanlar için kamu hizmetlerine duyulan güven, kisilerarası iliskilerde tükenmislik, COVID-19 tiksinme duyarlılıgı, eglence arayısı, sosyal mesafeye hassasiyet ve yetersizlik hisleri en önemli degiskenler olurken, sehirde yasayan katılımcılardan için COVID-19 ile ilgili istatistikleri takip etme, yatırım amaçlı davranıslar, sosyal mesafeye hassasiyet, yetersizlik hisleri ile kendini gösteren stres ve hanedeki COVID-19 risk grubundaki kisi sayısı merkezi öneme sahip degiskenler olarak bulunmustur. Kırsaldaki katılımcılar için tükenmislik, yatırım davranısları, tasarruf yapma egilimi ve yetersizlik hissi ile ortaya çıkan stres merkezi rolü yüksek degiskenlerdir. Son olarak SED?e göre yürütülen ag analizi sonuçlarına göre, yüksek SED?deki katılımcılar için yetersizlik ve çaresizlik, eglence arayısı ve is kaybı merkezi önemdeyken, orta SED?deki katılımcılar için yetersizlik ile gözlenen stres, is kaybı olması durumu, yatırım davranısları, hem COVID-19 ile ilintili tiksinme hem de genel tiksinme hassasiyeti yüksek merkezi öneme sahip bulunmustur. Düsük SED?deki katılımcılar için finansal açıdan tasarrufta bulunma, yatırım yapma motivasyonu ve isteki tükenmislik diger dügümlerle yüksek oranda etkilesim içinde bulunmustur. Projeden elde edilen sonuçlara göre, farklı alt gruptaki kisilerin ihtiyaçlarının farklı oldugu bulunmustur ve gelistirilmesi muhtemel veri-temelli müdahale programlarında bu göreli öneme sahip degiskenlerin diger degiskenler ile iliskisinin de göz önüne alınması gerekmektedir.