TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://gcris.khas.edu.tr/handle/20.500.12469/4467
Browse
Recent Submissions
Article Modern Dünyanın Çoklu Krizlerine Holistik Düşünce Üzerinden Bakış(2025) Doğan, Çağdaş; Morkoç, Eylem İrem; Sarıbay, SelahattinGünümüz dünyasının beraberinde getirdiği iklim krizi, pandemi, ekonomik eşitsizlik gibi çoklu krizler birbirine bağlı ve karmaşık yapıdadır. Bu karmaşık yapı, indirgemeci ve tek yönlü bir bakış açısı yerine bu sistemler arası ilişkileri anlamaya imkân sağlayacak karmaşık düşünce biçimini gerektirmektedir. Olguları kategorilere ayırarak ilerleyen analitik düşüncenin ötesinde olgular arasındaki ilişkileri vurgulayan holistik düşüncenin, modern dünyanın krizlerine çözüm üretme noktasında etkili bir yaklaşım sağlayabileceğini öneriyoruz. Bu amaçla, farklılıklarının ve temel ilkelerinin kapsamlı bir şekilde anlaşılabilmesi adına öncelikle analitik ve holistik düşünce biçimlerinin felsefi ve evrimsel kökenlerini ele aldık. Daha sonrasında holistik düşüncenin günümüzün ve geleceğin önemli problemlerinden olan iklim krizi, COVID-19 pandemisi ve ekonomik eşitsizlik özelinde sağlayabileceği avantajları çeşitli bulgularla özetledik. Ele alınan bulgular ışığında, kavramları çözümleme ve tanımlama açısından analitik düşüncenin önemini vurgularken holistik düşüncenin bu parçalar arasındaki ilişkileri anlamadaki tamamlayıcı rolünü savunuyoruz. Bu bütüncül yaklaşımın, modern dünyanın karşı karşıya olduğu çoklu krizleri kapsamlı bir şekilde ele almak için önemli bir çerçeve sunacağını öne sürüyoruz.Other Exploring the Architectural Perspectives of Surrealists as a Potential of Deformation in the Architectural Discipline(2024) Gönül, Hale; Tanju, BülentSimmel, hayat ve formlar arasında sürekli seyreden bir çatışma hali tanımlar, kültürel yapılar, hayatın değişken ve akışkan doğası üzerine düzen ve istikrar aşılama çabasındayken, hayat kültürel formları sürekli deformasyona ve erozyona uğratır. Mimarlık ise, Bataille tarafından tanımlandığı şekliyle kültürel formların inşacısı ve koruyucusu olarak işlev görür. Bataille ayrıca normatif sanatsal değerlerin 19. yüzyıl ortalarında modern sanat tarafından reddedilmesiyle birlikte formun hakimiyetinin de zayıfladığını savunur. Bu perspektiften bakıldığında avangart sanatın, yalnızca kalıplaşmış estetik değerleri reddetmekle kalmayıp aynı zamanda sanatı bir kurum olarak da yadsıyan dönüştürücü bir potansiyeli olduğuna inanılır. Avangart sanatçıların muhalif duruşu, kültürel formların yaratıcısı ve koruyucusu olarak işlev gören mimari normların da deformasyonuna yol açar. 20. yüzyılın başlarındaki avangart hareketlerden biri olan ve yerleşik sanatsal değerleri sarsmayı hedefleyen Sürrealizmin, mekânsal deformasyon için uygun bir alan olduğu düşüncesi, tanımlanan bu bakış açısına dayanır ve mimari deformasyonu tartışmak için elverişli bir zemin sunar. Sürrealistler, egemen dünya düzeniyle ilişkilendirdikleri rasyonel aklı reddedip, Modernizmin soyut mekanlarının bireysel arzuları baskılamasını eleştirirken, bireyin bilinçaltında saklanmakta olan arzu ve hayallere önem verir. Böylece, totaliter ve teknoloji takıntılı olarak değerlendirdikleri modernist soyut mekanları yadsıyan Sürrealistler, bireyin psikolojik dünyasını güçlendiren, irrasyonel ve rüya-benzeri bir mekânsal yapılanma önerir. Bu perspektiften hareketle, Sürrealistlerin inşa edilmiş mimari üretimleri çok kısıtlı olsa da mimarlık üzerine entelektüel üretimleri sürreel mekan anlayışını irdelemek açısından geniş bir potansiyel sunar. Modern mimarlığı yadsıyan Sürrealistler Art Nouveau üslubundaki yapıları ve naif mimarlıkları büyük bir hayranlıkla karşılamış ve bireyin iç yaşamını rasyonalizmden koruyan sığınaklar olarak gördükleri konutların iç mekanları için tasarımlar önermiştir. Bunun yanı sıra, sürreel olayların ve içsel ruhsal deneyimlerin ortaya çıktığı pasajlar ve sokaklardaki gündelik yaşama büyük ilgi duyarlar. Bu bağlamda, Sürrealistlerin mimari perspektiflerinin mimarlık alanındaki kalıplaşmış normların deformasyonu için bir potansiyel oluşturup oluşturmadığının ve disiplin içinde eleştirel bir rol üstlenip üstlenemeyeceğinin tartışılması amaçlanmaktadır. Bu tartışma, Sürrealizm dahilindeki mekânsal tasavvurları keşfetmek ve mimari deformasyon alanında vaat ettiği potansiyeli ortaya çıkarmak için zengin ve kapsamlı bir alan sunan üç kavram -Sürrealistlerin “keşfedilmiş mimarlıklar” olarak Art Nouveau ve naif mimarlığa olan hayranlıklarının dışavurumları, bireyin iç dünyasının bir sığınağı olarak gördükleri ev ve iç mekân tasarımları, ve kentsel alandaki gündelik içsel deneyimler üzerine üretimleri- çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Sürrealistler, Art Nouveau yapıları, endüstriyel malzeme ve teknikler kullanılarak inşa edilmelerine rağmen arzuları ifade edebilme ve bilinçaltına ulaşabilme yeteneğini korudukları için büyüleyici bulur. Salvador Dali için Art Nouveau yapılar, “yenilesi” güzellikleri ile, işlevselcilik ve rasyonalizme meydan okuyan, nevrotik bir durum içindedir. Öte yandan, Facteur Cheval’in Palais Idéal’i, sanatsal otomatizm ve tesadüfi etkileşimleri bünyesinde barındırmakla kalmayıp, işlevsellikten yoksun olması ve mimarlık eğitimi almamış bir kişi tarafından inşa edilmesiyle mimari normları alt üst etmiştir. Böylece “keşfedilmiş mimarlıklar”, Sürrealistlere, rüya-benzeri mekanları keşfetme ve Modern Mimarlık normlarını sorgulama fırsatı sunar. Sürrealist sanatçı ve düşünürlerin odaklandığı bir diğer konu, ev ve iç mekân kavramı etrafında şekillenir. Bireyi rasyonalizmin etkisinden koruyarak onun iç dünyasının sığınağı haline gelen ev, ruhani ve içsel bir mekân olarak ortaya çıkar, bu haliyle bilinçaltıyla benzerlik gösterir. Özellikle Tristan Tzara, Roberto Matta ve Frederick Kiesler tarafından sunulan öneriler, evi ana rahmi gibi bir sığınak olarak görme fikrine vurgu yaparak konutun bireyin iç dünyasını koruyan ve çoğaltan bir rol üstlendiğini varsayar. Böylelikle vurgu iç mekânda, rasyonellik tarafından yönetilen dış dünyanın müdahalesinden korunan rüyaların yer aldığı alanda yoğunlaşır. İç mekân tasavvurlarında, dik açının hegemonyasını reddederken, arkaik yerleşimlerle ilişkilendirdikleri irrasyonel ve eğrisel formları benimserler. Ayrıca, bilinçaltının ihtiyaçlarına duyarlı, dönüştürülebilir bir alan olarak ev, görme duyusunun egemenliğinin reddedildiği, dokunsal duyuların öne çıktığı bir alan olarak tanımlanır. Sürrealistlerin, öncüleri Dadaistlere kıyasla daha normatif bir sanat anlayışına sahip olmaları göz önüne alındığında, arzuladıkları mimarlıkların sistematize edilebilecek bir yapıya sahip olması şaşırtıcı değildir. Mevcut aşkın değerleri reddetseler de sonunda öncekiler yerine koyup, aşkın kılacakları yeni değerler önerirler. Bu nedenle, Sürrealistlerin temel endişesi mimarlık kurumunun kendisinden ziyade, Modern Mimarlığın rasyonalitesini sorgulamaktır. Öte yandan, Sürrealistlerin kentteki gündelik yaşama dair fikirleri, mekânsal dönüşüm için verimli bir alan sunar. Kentte özellikle sürreel olayların ve içsel deneyimin vuku bulduğu pasaj ve sokaklara önem atfederler. Sürrealistler için kentsel deneyim, rasyonalizmi ortadan kaldırarak, sıradan mekanlarda sürreel ve tekinsiz durumları açığa çıkarır. Sokaklarda, bilinçaltının, hayal gücünün, arzunun, tutkunun ve deneyimin açtığı alan, baskıcı formlara meydan okuyup onları dönüştüren etkili araçlara dönüşür. Sürrealistlerin, tüketim kültürünün arzularla kesiştiği alan olan pasajlara ilgisi, materyalist burjuva kültüründe içkin olarak yer alan dönüştürücü potansiyele dayanır. Tasarlanmış mekanlardaki öngörülemeyen kullanıcı müdahaleleri ile ortaya çıkan çatışma, mekânsal deformasyon için, yerleşik formlara meydan okuyan özgün bir zemin sunar. SonuArticle Sihirli Reçete Mi, Kara Kutu Mu: Siber Krizlere Karşı Esnek-Dayanıklılık Anlatısının İncelenmesi(2025) Bıcakcı, Ahmet Salıh; Evren, Ayhan GucuyenerGelişen dijital teknolojiler ve buna eşlik eden sosyo-ekonomik dönüşüm siber güvenlik krizlerini çoklu krizler döneminin bir parçası haline getirmiştir. Bununla beraber, siber tehdit aktörlerinin ve saldırı yöntemlerinin dinamik doğası, riskleri modellemenin ve saldırıların etkisini tahmin etmenin zorlukları, siber güvenlikte belirsizliği ve güvenliksizliği adeta bir norm haline getirmiştir. Bu çerçevede, siber esnek-dayanıklılık son on yılda siber güvenlik alanında en geçerli paradigmalardan birine dönüşmüş ve krizlerde hayatta kalabilme ve adaptasyon yeteneklerini vurgulayan bir çözüm olarak öne çıkmıştır. Öte yandan, siber esnek-dayanıklılık tek bir çözüm, teknoloji ya da uygulama değildir; esasen sosyo-teknik çözümlerin bir denge içinde uygulanmasını gerektiren çok katmanlı bir yaklaşımdır. Bu çerçevede, araştırmamızda siber esnek-dayanıklılık kavramını siber güvenlik kavramından ayırarak detaylı olarak anlamayı ve bu kavramı özellikle siber güvenlik krizlerinin farklı evreleri için insan-süreç-teknoloji yaklaşımı bağlamında ele almayı hedefliyoruz. İlaveten çoklu krizler çağında siber esnek-dayanıklılığın yaklaşımının derinleştirilebilmesi için nasıl daha erişilebilir, esnek, çevik ve kapsayıcı bir siber güvenlik yaklaşımı geliştirebiliriz sorusunu masaya yatırıyoruz.Article Mikroyosunların Yaşam Dünyası: Problemlerin İcadı ve Sanatsal Keşifler(2024) Sünter, EmreBu makale, mikroyosunların varoluşunun insan kültürleri tarafından dayatılan fayda ve zarar ikiliğinin ötesine geçen yaşam dünyalarından oluştuğunu öne sürmektedir. Donna Haraway’in “sorunla kalma” fikrini, Gilbert Simondon’un “problem” kavramıyla bütünleştirerek mikroyosunların yaşantısına dair daha geniş bir kavramsallaştırma önermektedir. Dünya üzerindeki yaşamın birincil üreticileri olan mikroyosunlar, çevrelerindeki canlı ve cansız varlıklarla karmaşık ilişkiler kurarken, aynı zamanda insan etkinliklerinden, özellikle de tekno-endüstriyel kompleksten fazlasıyla etkilenirler. Deniz ekosistemlerini tehdit eden müsilaj gibi ekolojik meselelere dahil olmaları ve biyoyakıt kaynağı olarak sürdürülebilir tasarımda kullanımları, onları fayda ve zararın kesiştiği noktada konumlandırır. Bununla birlikte, onların yaşam dünyalarını problemleştirmek, kendilerine özgü eylem ve iletişim örüntülerini ve karmaşık uzay-zamansal dinamiklerini tanımayı gerektirir. Bu makale, bilim-sanat iş birlikleri ve spekülatif tasarım da dahil olmak üzere sanatsal keşiflerin, indirgemeci çerçeveleri aşan ve mikroyosun yaşam dünyalarının karmaşıklığını ortaya çıkaran alternatif perspektifler sunduğunu savunmaktadır.Article Ebedi Barış’ın Çağdaş Yorumları Üzerinden Kant’ı Yeniden Okumak(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2024) Sevinç, TuğbaSınırların kalktığı kozmopolit bir dünya düzeninin ve bir dünya vatandaşlığı idealinin tesis edilebileceğine ilişkin umudun giderek zayıfladığı, buna karşın sınırları korumaya yönelik eğilimlerin ve ulus kimlik vurgusunun yükseldiği günümüzde, birçok çağdaş siyaset felsefecisi artık sınırları ve ulus devleti verili ve değişmez kabul ediyor ve (liberal) ulus devletlerin küresel yahut devletler üstü dayanışmanın en temel kaynağı olacağını iddia ediyorlar. Küresel siyasette ve siyaset felsefesindeki bu eğilimler göz önüne alındığında iki eseri yeniden birlikte okumamız gerekiyor. Bunlardan ilki, bu konuda öncü bir eser olan, barışı tesis edebilmek için uluslararası bir devlet federasyonunun zorunluluğuna işaret eden Kant’ın Ebedi Barış Üzerine taslağı. Diğeri ise siyaset felsefesindeki yukarıda özetlediğim güncel gelişmeleri tarihsel olarak önceleyen, zamanının küresel eşitlik ve sınırların esnediği/kalktığı kozmopolit uluslararası düzen tahayyüllerinin gerisine düşmekle sert bir biçimde eleştirilmiş John Rawls’un Halkların Yasası eseri. Rawls, bu eserde Kant’ın fikir olarak önümüze koyduğu bir devletler federasyonunun uluslararası düzlemde nasıl oluşturulabileceğine ilişkin ideali (yol haritasını) resmetmeye ve halklar arasında Kantçı bir hipotetik sözleşmenin nasıl olabileceğini somutlaştırmaya çalışıyor. Bu çalışma, Rawls’un uluslararası siyaset teorisindeki Kantçı izleği sürmeye çalışarak, Halkların Yasası’nın ne ölçüde Kant’ın Ebedi Barış Üzerine eserinde ortaya koyduğu uluslararası barış fikrini geliştirdiğini ve günümüz toplumlarının şartlarına uyarladığını incelemeyi hedefliyor. Aynı zamanda, Rawls’un Kant yorumuna gelen Seyla Benhabib ve Thomas Pogge gibi kozmopolit Kantçı eleştiriler üzerinden Kant’ın siyaset teorisini yeniden okumayı ve değerlendirmeyi hedefliyor.Article Citation - Scopus: 0İki Dillilik Deneyimi ile İki Dilli Çocukların Bilişsel Kontrolü Arasındaki İlişki(Dilbilim Derneği, 2024) Gong, Xıaoweı; Aktan-ercıyes, Aslı; Karadöller, Dilay Z.İkidilli kişilerin çeşitli bilişsel yetileri ile İkidillilik deneyiminin farklı boyutları arasında nasıl ilişkili olduğuna dair giderek artan bir ilgi bulunmaktadır. Ancak, bu ilginin yeterli dil gelişimi olmayan küçük yaştaki ikidilli çocuklardan veri elde etme konusunda sınırlı kaldığı görülmüştür. Mevcut çalışma, 30-48 aylık ikidilli çocukların ve ebeveynlerinin dil yeterliği, dil kullanımı, ve kod değiştirme sıklığı gibi çeşitli ikidillilik deneyimine dair faktörleri incelemektedir. Sonuçlar, çocukların bilişsel kontrol yeteneklerini, çocuklardan veya ebeveynlerden gelen ikidilli deneyim değişkenlerinden ziyade, çocukların yaşının yordadığını göstermiştir. Bu çalışma, üçlü ikidillilik deneyimi boyutlarını ve ebeveyn faktörlerini de içererek ikidilliğin etkileri inceleyen az sayıdaki çalışmadan biridir. Sınırlı dil üretimine sahip küçük yaştaki ikidilli çocuklar incelenirken, ikidilli deneyimin getirdiği tüm boyutları içeren bir yaklaşım uygulamanın ve çevresel faktörleri dahil etmenin alanyazın özelindeki çıkarımları tartışılmıştır.Article ÇSY PERFORMANSI VE KURUMSAL TEMERRÜT RISKI: ÜLKELERIN HISSEDAR KORUMA DÜZEYLERI BU İLIŞKIYI ETKILER(2024) Erdoğan, Seda; International Trade and FinanceBu makale çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ÇSY) performansı ile firma temerrüt riski arasındaki ilişkiyi incelemektedir. 21 ülkede yer alan 1,094 finansal olmayan firmadan alınan 9,522 firma yılı gözlemini içeren bir panel veri setini kullanarak, daha güçlü ÇSY performansına sahip olan firmaların daha düşük firma temerrüt riskine sahi olma eğiliminde olduklarını ampirik olarak göstermekteyiz. ÇSY skorunun üç ayrı bölümünden çevresel ve sosyal skorlar bu anlamlı ilişkiye katkıda bulunmaktadır. Çalışmamız, ÇSY puanının on alt kategorisi içinde emisyonlar, kaynak kullanımı, ürün sorumluluğu, insan hakları, işgücü ve kurumsal sosyal sorumluluk stratejisinin firma temerrüt riskini önemli ölçüde azalttığına dair yeni kanıtlar sunmaktadır. Ayrıca, ülkelerin hissedarlarını koruma seviyesi, ÇSY performansı ile temerrüt riski arasındaki bağlantıda moderatör rolü üstlenir; öyle ki, ÇSY performansının temerrüt riski üzerindeki azaltıcı etkisi, daha yüksek hissedar korumasına sahip ülkelerde bulunan firmalar için daha düşüktür. Dolayısıyla, eğer ülkelerin hissedar koruma seviyeleri yüksekse, daha güçlü ÇSY performansı firma temerrüt riskini hissedar koruma seviyeleri düşük olan ülkelere göre daha az miktarda azaltacaktır. Alternatif değişken ölçümleri ve içsellik sorunlarını da yakalayan alternatif metodolojiler kullanıldığında da bulgularımızın sağlam olduğu gözlemlenmektedir.Article Aluminum Accumulation in Treatment Using Submerged Membrane Electro-Bioreactor of Young Landfill Leachate: Statistical Analysis(2020) Bilgili, Mehmet; Çavdaroğlu, Nur Ayvaz; Akkaya, Gülizar KurtoğluHerein, landfill leachate containing high amount of organic matter, which is quite difficult to treat, was first treatedusing the new submerged membrane electro-bioreactor (SMEBR) system. Aluminum (Al) electrode was used for thetreatment of leachate in the SMEBR and Al accumulation was detected. This study aims to examine Al accumulation inthe treatment of leachate with high organic content in the SMEBR system. The Al values obtained were plotted on agraph using MS Excel, and Mann–Whitney U test was used to determine whether there is a statistical difference betweenthe observed Al values. Also, correlations between Al accumulations and conductivity and TOC in SMEBR and SMBRwere evaluated. Resultantly, it was found that relationship between Al and conductivity is very weak, correlationbetween Al and TOC% is a weak-moderate, the Al accumulation in the SEMBR has a linear relationship with time andthere is a very strong correlation between the two variables (R2= 0.7591). Its correlation with time in the SMBR ismoderate (R2= 0.3316). MS Excel 2016 and Minitab 16.0 programs were utilized in the statistical analyses.Research Project Glikolitik Enzimlerde Türe Özgü Allosterik Inhibisyon Bölgelerinin Belirlenmesi ve Ilaç Tasarımında Kullanımı(2022) Akdoğan, Ebru Demet; Sesal, Nüzhet Cenk; Levitas, Ayşe Özge Kürkçüoğlu; Çeliker, Serkan; Ayyıldız, Merve; Türkmenoğlu, İpek; İnan, TuğçeParazitik ve bakteriyel/dirençli bakteriyel hastalıklardan kaynaklanan ölümler insanlığın en önemli sağlık sorunlarından biri olmuştur. Bu tür hastalıkların tedavisi için türe özgü ilaçların geliştirilmesi ciddi bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Türe özgü ilaçlar, hastalığa sebep olan organizmayı hedefleyerek, organizmanın hayati açıdan kritik bir enzimini hedef alacak şekilde geliştirilir. Bundan dolayı, bu projede hedef alınan enzimler glikolitik yolakta görev yapan on adet enzim arasından seçilmiştir. Glükozdan enerji elde edilmesi, bir organizma için yaşamsal değeri en yüksek kimyasal tepkimeler dizisidir. Neredeyse tüm canlılarda bulunan ve aynı şekilde çalıştığı için evrensel kabul edilen bu enzimlerin insanda da bulunması, geliştirilecek ilacın seçicilik özelliğinin yüksek, yani türe özgü olmasını zorunlu kılar. Bu nedenle, seçilen hedef enzimlerde insan ve bakteri/parazitleri birbirinden ayıran seçiciliği yüksek inhibisyon bölgeleri ortaya çıkartılmıştır. Bu bölgeler aynı zamanda allosterik özelliklere sahiptir ve evrimsel açıdan mütasyona yatkın olduklarından, türler arası farklılıkların kolaylıkla ortaya çıkartılmasını sağlar. Diğer taraftan, allosterik bölgeleri hedef alarak geliştirilen inhibitörler ilaç keşfi çalışmalarındaki en yeni yaklaşımlardan biridir. Diğer bir deyişle, enzimlerin aktif bölgeleri yerine, aktif bölge üzerine uzaktan etki yaratabilen allosterik inhibitörlerin tasarlanmasıdır. Allosterik inhibitörlerin yüksek seçiciliklerinin yanı sıra, en önemli özellikleri arasında, düşük yan etki ve düşük toksisite yer almaktadır. Glikolitik yolaktaki üç allosterik enzim, fosfofrüktokinaz, gliseraldehit 3-fosfat dehidrojenaz ve pirüvat kinaz bu proje için seçilmiştir. İlk aşamada, in silico yöntemlerle ilacın hedef alacağı allosterik özelliğe sahip bölgeler, katalitik bölge dışında kalan, konak organizmanınkiyle (insan) yapısal ya da amino asit farklılıklar gösterenler arasından belirlenmiştir. Sanal tarama ve mevcut ilaçların yeniden konumlandırma çalışmaları bu seçilen bölgelere yapılmıştır. Taramalar sonucunda, istenilen türün (bakteri/parazit) enzimine insanınkinden daha kuvvetli bağlanan moleküller belirlenmiştir. Allosterik ve katalitik bölgeler arası sinyalleşme mekanizmalarının ve belirlenen ilaç moleküllerinin bağlandıktan sonra enzim dinamiğine olan etkilerinin incelenmesi için bir dizi Moleküler Dinamik simülasyonları gerçekleştirilmiştir. Önerilen allosterik bölgenin, bilinen allosterik bölgeden çok daha etkili olduğu yapılan tüm in silico çalışmalarda gösterilmiştir. Son olarak, in siliko çalışmalarda ön plana çıkan ilaç moleküllerinin in vitro enzim aktivite testleri yapılmış ve çok sayıda etkili molekül tespit edilmiştir. Bundan sonraki aşamada farklı bir proje kapsamında bu moleküllerin hayvan deneylerinin yapılması planlanmaktadır.Article Fınansal Başarısızlığı Belırleyen Etkenler: Türkıye İmalat Sektörü Örneğı(2018) Ertan, Sabri Arhan; Ersan, Ömer; International Trade and FinanceBu çalışma 2000–2014 yılları arasında Borsa İstanbul’da işlem görmüş olan 208 imalat sektörü işletmesiiçin finansal başarısızlık riski üzerinde etkili olan faktörleri belirlemeyi amaçlamaktadır. Analizlerdeişletmelere özgü finansal oranlar ve kurumsal yönetim ile ilgili değişkenlere ek olarak finansalpiyasalar, makroekonomi ve küresel ekonomi ile ilgili göstergeler de göz önüne alınmıştır. Ampiriktahmin yöntemleri olarak yarı parametrik (Cox orantılı riskler) ve parametrik (panel probit, panellogit, tamamlayıcı log-log, log-logistic) sağ kalım ve panel rastsal etkiler yöntemleri kullanılmıştır.Bulgulara göre Cox orantılı riskler yöntemi, işlem karakteristiği eğrileri, başarı ve hata (tip-1 ve tip-2)oranları açısından kıyaslanan yöntemler arasında en yüksek başarıyı elde etmiştir.Article Kurumsal Karbon Emisyonları Mali Kısıtlamaları Etkiler Mi? Gelişmiş Piyasalardan Kanıtlar(2024) Erdoğan, Seda; International Trade and FinanceBu çalışma kapsamında, karbon emisyonları ile finansal kısıtlamalar arasındaki ilişki ve farklı sahiplik özelliklerinin bu ilişkiyi nasıl etkilediği incelenmektedir. Analizlerde kullanılan örneklem 24 gelişmiş ülkede bulunan 2632 şirketten 2002 ile 2022 yılları arası için toplanan 20,774 şirket-yıl gözlemden oluşmaktadır. Sabit etkiler içeren panel veri tahmin metodolojisini kullanarak yaptığımız analizler, bir firmanın karbon emisyonları ile finansal kısıtları arasında anlamlı ve pozitif ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuçlar, daha yüksek karbon emisyonlarına sahip firmaların daha büyük finansal kısıtlar yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, farklı mülkiyet özelliklerinin de aracı değişken etkisine dair yeni kanıtlar sunmaktayız: Karbon emisyonlarının finansal kısıtlar üzerindeki pozitif etkisinin, daha fazla kurumsal ve daha fazla yabancı mülkiyete sahip firmalar için daha yüksek olduğunu göstermekteyiz. Buna karşılık, karbon emisyonlarının finansal kısıtlar üzerindeki pozitif etkisinin, daha yüksek devlet mülkiyetine sahip şirketler için daha düşük olduğunu gözlemlenmiştir. Genel olarak, bulgularımız çevresel performansın firmaların finansal kısıtlarını etkileyen önemli bir faktör olduğunu ve firmanın mülkiyet yapısının bu etkide aracı değişken rolü oynadığını göstermektedir.Article Sürgünden İtlafa, “mahallinde Öldürmeden” Ötanaziye: Hayırsızada Vâkâsının Ardından İstanbul’da Sokak Köpekleri(2024) Bertan Yılmaz, Mine; Public Relations and InformationBu yazıda, 1910 yılında 80 bine yakın sokak köpeğinin sürgün edilerek ölüme terk edilmesiyle sonuçlanan Hayırsızada Vâkâsının ardından, Cumhuriyetin ilk yüzyılı boyunca Türkiye’de sokakta köpeklerine yönelik muamelenin seyrine odaklanıyorum. Ve bu seyri, birbirini besleyerek gelişen iki ilişki, söylem ve pratikler kümelenmesinin tarihi olarak okuyabileceğimizi savunuyorum: Sokak köpeklerine yönelik şiddetin ve ihtimamın. Sokakta yaşayan hayvanların yaşamını kuşatan bu ikili ilişkinin birbirine dolanık söylemlerine, birbirini kurup şekillendiren yönelimlerine, çatışmalarına, çoklu dinamiklerine, aktörlerine, mekânlarına ve gündelik pratiklerine odaklanıyorum. “Köpeksizleştirme siyaseti” olarak adlandırdığım bu ikili ilişkinin, Hayırsızada Vâkâsının ardından seyrini, ikili bir izlekle açığa çıkarmayı hedefliyorum: İzleklerden ilki, siyasal iktidar ve kamu otoritesinin hayvanları birer denetim ve disiplin nesnesine, asayiş ve kamu düzenini bozan unsurlara, hastalık taşıyıcı vektörlere dönüştürmesinden bazı kesitlere odaklanıyor. Bu anlayışla örgütlenen kitlesel öldürme, sürgün ve tecrit pratiklerini, usullerini, mekanlarını ve yöntem arayışlarını takip ediyor. Diğer izlek ise, sokak köpeklerine yönelik şiddete, onların yerinden edilmesine, tehcir ve tecrit edilmesine, sürgünde, mahallinde ya da barınak adı verilen tecrit mekânlarında öldürülmelerine karşı, örtük ama kuvvetli bir güç olarak varlığını sürdüren, hayvanlara yönelik merhamet, koruma ve ihtimam söylemlerinin seyrini ortaya koyuyor. Şiddet ile ihtimamın bir aradalığı ışığında, Himaye-i Hayvanat Cemiyetinin yüzyıl önce geliştirdiği ve günümüz Türkiye’sinde maalesef yeniden gündemde olan hayvanlara ötenazi, “iyi ölüm”, hayvanları “fenni yöntemlerle öldürme” söylemlerini inceliyorum.Review Oyunlaştırılmış Öğrenme Ortamlarının Kişiselleştirilmesi Üzerine Bir Derleme*(2024) Şevk, Kübra Ertan; Kocadere, Selay ArkünBu çalışma kişiselleştirilmiş oyunlaştırmanın eğitsel bağlamlardaki kullanımını, özellikle de oyunlaştırmanın farklı öğrenen ihtiyaçlarına yönelik uyarlanmasındaki yaklaşımlar açısından incelemektedir. Çalışma bu bağlamda kullanılan uyarlanmış, uyarlanabilir, kişiselleştirilmiş ve özelleştirilmiş oyunlaştırma terimlerini inceleyerek bu terimlere ilişkin tanımlar ortaya koymuştur. Kişiselleştirilmiş oyunlaştırma, oyunlaştırma sürecindeki herhangi bir değişikliği tanımlayan şemsiye kavramdır. Uyarlanmış oyunlaştırma, uygulamanın başlangıcında yapılan değişikliklerdir. Uyarlanabilir oyunlaştırma, sistem tarafından uygulama sırasında dinamik olarak yapılan değişikliklerdir. Özelleştirme, oyunlaştırma sürecinde kullanıcı/öğrenci tarafından yapılan değişiklikleri ifade eder. Uyarlanmış oyunlaştırma çalışmaları dört başlıkta incelenmiştir: uyarlama kriterleri, uyarlama süreci, uyarlama verisi ve uyarlama müdahalesi. Uyarlama kriterleri, oyuncu tipleri, kişilik modelleri, öğrenme stilleri ve karma profilleri içermektedir. Uyarlama süreci, kullanıcı-kontrollü ve sistem-kontrollü uyarlamayı içerir. Kullanıcı-kontrollü uyarlama, özelleştirmeyi ifade etmekte, sistem-kontrollü uyarlama ise statik uyarlama, dinamik uyarlama ve bu ikisinin kombinasyonu olan dinamik+statik uyarlama altında incelenmektedir. Uyarlama verileri, açık ve dolaylı bilgi toplama yöntemleri olarak iki kategoriye ayrılmaktadır. Son olarak, öneriler ve oyun bileşen ve mekaniklerinin uyarlanması, uyarlama müdahalesi altında ele alınmıştır. Çalışma, Bartle, Hexad ve BrainHex gibi oyuncu tiplerinin ve Beş Faktör ve Myers-Briggs gibi kişilik modellerinin uyarlama çalışmalarında sıklıkla kullanıldığını göstermektedir. Çalışma ayrıca mevcut çerçevelerdeki sınırlılıkları, oyunlaştırmanın nasıl uyarlanacağını gösteren standartlaştırılmış modellerin önemini ve uyarlamanın otomatikleştirilmesi ve sürdürülebilir olması için oyunlaştırma analitiğinin entegrasyonunu vurgulamaktadır.Article Üretim ve İş Sırlarının İfşası Suretiyle İşçinin İradi Rekabet Etmeme Yükümlülüğü(2024) Kulaç, Cansuİşçinin rekabet etmeme yükümlülüğü işveren açısından büyük önem taşır. Çalıştığı pozisyon sebebiyle iş sırrı niteliğinde bilgiler edinen ya da müşteri çevresini öğrenen işçinin, işverene rakip olmaya başlaması işverenin ekonomik menfaatleriyle bağdaşmayacaktır. Bu sebepledir ki hizmet sözleşmesi bittikten sonra dahi işveren tarafından, işçinin rekabet etmeme yükümlülüğü altına girmesi istenmektedir. İşçi ile işveren arasında akdedilen rekabet yasağı sözleşmesi ile rekabet etmeme yükümlülüğünün, hizmet sözleşmesi bittikten sonra da devam etmesi mümkündür. Ancak bu sözleşme tek başına sır saklama yükümlülüğünün de devam edeceği anlamına gelmez. Bu nedenle sözleşmeye sır tutma kaydının eklenmesi ya da ayrıca sır saklama sözleşmesinin yapılması gerekmektedir. İşçi ancak bu şekilde hizmet sözleşmesi sona ermesine rağmen sır saklama yükümlülüğü altına girer. Üretim ve iş sırlarını saklama yükümlülüğü olan işçinin bunları ifşa etmesi halinde ise sözleşme kapsamında ya da haksız rekabet hukuku çerçevesinde sorumluluğu gündeme gelecektir.Article Sürgünden İtlafa, “mahallinde Öldürmeden” Ötanaziye: Hayırsızada Vâkâsının Ardından İstanbul’da Sokak Köpekleri(2024) Yıldırım, Mine; Bertan Yılmaz, Mine; Public Relations and InformationBu yazıda, 1910 yılında 80 bine yakın sokak köpeğinin sürgün edilerek ölüme terk edilmesiyle sonuçlanan Hayırsızada Vâkâsının ardından, Cumhuriyetin ilk yüzyılı boyunca Türkiye’de sokakta köpeklerine yönelik muamelenin seyrine odaklanıyorum. Ve bu seyri, birbirini besleyerek gelişen iki ilişki, söylem ve pratikler kümelenmesinin tarihi olarak okuyabileceğimizi savunuyorum: Sokak köpeklerine yönelik şiddetin ve ihtimamın. Sokakta yaşayan hayvanların yaşamını kuşatan bu ikili ilişkinin birbirine dolanık söylemlerine, birbirini kurup şekillendiren yönelimlerine, çatışmalarına, çoklu dinamiklerine, aktörlerine, mekânlarına ve gündelik pratiklerine odaklanıyorum. “Köpeksizleştirme siyaseti” olarak adlandırdığım bu ikili ilişkinin, Hayırsızada Vâkâsının ardından seyrini, ikili bir izlekle açığa çıkarmayı hedefliyorum: İzleklerden ilki, siyasal iktidar ve kamu otoritesinin hayvanları birer denetim ve disiplin nesnesine, asayiş ve kamu düzenini bozan unsurlara, hastalık taşıyıcı vektörlere dönüştürmesinden bazı kesitlere odaklanıyor. Bu anlayışla örgütlenen kitlesel öldürme, sürgün ve tecrit pratiklerini, usullerini, mekanlarını ve yöntem arayışlarını takip ediyor. Diğer izlek ise, sokak köpeklerine yönelik şiddete, onların yerinden edilmesine, tehcir ve tecrit edilmesine, sürgünde, mahallinde ya da barınak adı verilen tecrit mekânlarında öldürülmelerine karşı, örtük ama kuvvetli bir güç olarak varlığını sürdüren, hayvanlara yönelik merhamet, koruma ve ihtimam söylemlerinin seyrini ortaya koyuyor. Şiddet ile ihtimamın bir aradalığı ışığında, Himaye-i Hayvanat Cemiyetinin yüzyıl önce geliştirdiği ve günümüz Türkiye’sinde maalesef yeniden gündemde olan hayvanlara ötenazi, “iyi ölüm”, hayvanları “fenni yöntemlerle öldürme” söylemlerini inceliyorum.Article Kurumsal Karbon Emisyonları Mali Kısıtlamaları Etkiler Mi? Gelişmiş Piyasalardan Kanıtlar(2024) Erdoğan, Seda Bilyay; Erdoğan, Seda; International Trade and FinanceBu çalışma kapsamında, karbon emisyonları ile finansal kısıtlamalar arasındaki ilişki ve farklı sahiplik özelliklerinin bu ilişkiyi nasıl etkilediği incelenmektedir. Analizlerde kullanılan örneklem 24 gelişmiş ülkede bulunan 2632 şirketten 2002 ile 2022 yılları arası için toplanan 20,774 şirket-yıl gözlemden oluşmaktadır. Sabit etkiler içeren panel veri tahmin metodolojisini kullanarak yaptığımız analizler, bir firmanın karbon emisyonları ile finansal kısıtları arasında anlamlı ve pozitif ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Sonuçlar, daha yüksek karbon emisyonlarına sahip firmaların daha büyük finansal kısıtlar yaşama olasılığının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Ayrıca, farklı mülkiyet özelliklerinin de aracı değişken etkisine dair yeni kanıtlar sunmaktayız: Karbon emisyonlarının finansal kısıtlar üzerindeki pozitif etkisinin, daha fazla kurumsal ve daha fazla yabancı mülkiyete sahip firmalar için daha yüksek olduğunu göstermekteyiz. Buna karşılık, karbon emisyonlarının finansal kısıtlar üzerindeki pozitif etkisinin, daha yüksek devlet mülkiyetine sahip şirketler için daha düşük olduğunu gözlemlenmiştir. Genel olarak, bulgularımız çevresel performansın firmaların finansal kısıtlarını etkileyen önemli bir faktör olduğunu ve firmanın mülkiyet yapısının bu etkide aracı değişken rolü oynadığını göstermektedir.Article Quo Vadis, Turkish Ir? Mapping Turkish Ir’s Footsteps Within the Global(2023) Karamık, İrem; Emirhan, ErmanThe International Relations (IR) discipline is ascendant because of the theoretical and methodological divisions and controversies within. As it is mostly placed in the Non-Western IR category, Turkish IR is an interesting case in that it reveals the temporal changes of theoretical debates in IR and their local resonance from the purview of a geography that is jammed between the West and the rest. For this reason, this paper examines the literature on the Turkish School of IR (if there is any) and draws some conclusions regarding its current state. This research first utilizes the Teaching, Research, and International Policy (TRIP) surveys conducted by the International Relations Council of Turkey (IRCT) between 2007 and 2018. More extensively, the top 20 journals categorized under Google Scholar’s “Diplomacy and International Relations” list are coded based on their titles containing “Turkey.” Articles from the 1922–2021 period are then analyzed considering their authors, abstracts, and keywords. From this analysis, the study finds that studies focusing on Turkey have improved over the years, although there is a need for more theoretical and methodological advancements. As a “peripheral” country in IR, Turkey is still a subject of study by the “center” countries.Article Citation - WoS: 0Citation - Scopus: 0List Coloring Based Algorithm for the Futoshiki Puzzle(Ramazan Yaman, 2024) Yaşar Diner, Öznur; Şen, Banu Baklan; Diner, Oznur Yaşar; Computer EngineeringGiven a graph G=(V, E) and a list of available colors L(v) for each vertex v\\in V, where L(v) \\subseteq {1, 2, ..., k}, List k-Coloring refers to the problem of assigning colors to the vertices of $G$ so that each vertex receives a color from its own list and no two neighboring vertices receive the same color. The decision version of the problem, List k-Coloring, is NP-complete even for bipartite graphs. As an application of list coloring problem we are interested in the Futoshiki Problem. Futoshiki is an NP-complete Latin Square Completion Type Puzzle. Considering Futoshiki puzzle as a constraint satisfaction problem, we first give a list coloring based algorithm for it which is efficient for small boards of fixed size. To thoroughly investigate the efficiency of our algorithm in comparison with a proposed backtracking-based algorithm, we conducted a substantial number of computational experiments at different difficulty levels, considering varying numbers of inequality constraints and given values. Our results from the extensive range of experiments indicate that the list coloring-based algorithm is much more efficient.Article Citation - WoS: 0Citation - Scopus: 0Modeling the Dependency Structure Between Quality Characteristics in Multi-Stage Manufacturing Processes With Copula Functions(Ramazan YAMAN, 2024) Gebizlioğlu, Ömer Lütfi; Gebizlioğlu, Ö.L.; International Trade and FinanceThis study is about multi-stage manufacturing processes and their control by statistical process control modeling. There are two kinds of dependence structures in a multi-stage manufacturing process: one is the dependence between the stages of the process, and the other is the dependence between the concerned quality characteristics. This study employs state-space models to demonstrate the dependency structure between the process stages and uses the Kalman filter method to estimate the states of the processes. In this setup, copula modeling is proposed to determine the dependence structure between the quality characteristics of interest. A simulation study is conducted to assess the model's accuracy. As a result, it was found that the model gives highly accurate predictions according to the mean absolute percentage error (MAPE) criteria (<10%). © 2024 Ramazan YAMAN. All rights reserved.Article Dikkat Kontrolü Ölçeği – Türkçe Versiyonu: Psikometrik Özellikleri, Faktör Yapısı ve Yönetici Dikkatin Davranışsal Ölçümleriyle Kıyaslanması(2024) Altan-atalay, Ayşe; Altan Atalay, Ayşe; Cinli, Dilem; Aksungur, Sebla Umay; Türkakın, Esin; PsychologyDikkat kontrolü, dikkat kaynaklarını esnek bir şekilde gönüllü olarak kontrol etme kapasitesini ifade eder. Dikkat kontrolünün öz-düzenleme, duygu düzenleme ve hazzı erteleme kapasitesinin yanı sıra psikolojik sıkıntı belirtilerinde temel bir rol oynadığı bildirilmiştir. Dikkat Kontrolü Ölçeği (DKÖ), değiştirme ve odaklanma boyutlarına bağlı olarak algılanan dikkat kontrolünü ölçmek üzere geliştirilmiştir. Mevcut çalışma DKÖ'nün Türkçe versiyonunu uyarlamayı ve psikometrik özelliklerini değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma 1, 18 ve 68 yaşları arasındaki bir grup Türk bireyde (N = 428, 306 kadın) DKÖ’nün Türkçe versiyonunun psikometrik özelliklerini keşfetmeyi amaçlamış ve toplam 17 maddeden oluşan DKÖ’nün iki faktörlü yapısını desteklemiştir. Sonuçlar, değiştirme, odaklanma ve toplam DKÖ’nün yeterli iç tutarlılık, test-tekrar test güvenilirliği ve kaygı, depresyon ve tekrarlayıcı olumsuz düşünce ölçekleriyle yakınsak geçerlilik puanları gösterdiğini ve uygun psikometrik özelliklere işaret ettiğini desteklemiştir. Çalışma 2'de (N = 97, 65 kadın), DKÖ’nün davranışsal dikkat kontrolü ölçümleriyle ilişkisi incelenmiştir ve DKÖ’nün öz-bildirim ölçümleri ile davranışsal ölçümleri arasında anlamlı ilişkiler olmadığı görülmüştür. DKÖ, bireyin gerçek dikkat kontrolü kapasitesini göstermekten ziyade bireyin kendi dikkat kontrolü kapasitesini nasıl algıladığının bir göstergesi olma eğilimi göstermektedir. Sonuçlar bir bütün olarak ele alındığında, DKÖ’nün Türkçe formunun, değiştirme ve odaklanma boyutlarına bağlı olarak algılanan dikkat kontrolü kapasitesinin değerlendirilmesinde kullanılabilecek geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir.